-
کردهام بخت جوان را نام پیر ** کاو ز حق پیر است نز ایام پیر 2940
- Genç ve terü taze talihe Pîr adını taktım. Fakat o, Halk tarafından Pîr olmuştur, günlerin geçmesiyle değil.
-
او چنان پیری است کش آغاز نیست ** با چنان در یتیم انباز نیست
- O öyle bir Pîrdir ki iptidası yoktur, ezelîdir. Öyle tek ve eşsiz inciye eş yoktur.
-
خود قویتر میشود خمر کهن ** خاصه آن خمری که باشد من لدن
- Eski şarap esasen kuvvetlidir, hele “ Min ledünn” şarabı olursa...
-
پیر را بگزین که بیپیر این سفر ** هست بس پر آفت و خوف و خطر
- Pîri bul ki bu yolculuk, Pîrsiz pek tehlikeli, pek korkuludur, âfetlerle doludur.
-
آن رهی که بارها تو رفتهای ** بیقلاووز اندر آن آشفتهای
- Bildiğin ve defalarca gittiğin yolda bile kılavuz olmazsa şaşırırsın.
-
پس رهی را که ندیده ستی تو هیچ ** هین مرو تنها ز رهبر سر مپیچ 2945
- Kendine gel! Hiç görmediğin o yola yalnız gitme, sakın yol göstericiden baş çevirme!
-
گر نباشد سایهی او بر تو گول ** پس ترا سر گشته دارد بانگ غول
- Ey nobran! Pîrin gölgesi olmazsa gulyabani sesi, seni sersemleştirir, yolunu şaşırtır.
-
غولت از ره افکند اندر گزند ** از تو داهیتر در این ره بس بدند
- Gulyabani, sana sana zarar verir, yolundan alıkor. Bu yolda nice senden daha dahi kişiler kaybolup gittiler.
-
از نبی بشنو ضلال رهروان ** که چشان کرد آن بلیس بد روان
- Yolcuların yollarını şaşırdıklarını, kötü ruhlu İblis’in onlara neler yaptığını Kur’an’dan işit!
-
صد هزاران ساله راه از جاده دور ** بردشان و کردشان ادبار و عور
- Onları ana yoldan yüz binlerce yıl uzak olan yola götürdü, felakete uğrattı, çırçıplak bıraktı.