-
خیره شد دلاک و بس حیران بماند ** تا به دیر انگشت در دندان بماند
- Tellâk şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı.
-
بر زمین زد سوزن از خشم اوستاد ** گفت در عالم کسی را این فتاد 3000
- İğneyi yere atıp “ Âlemde kimse böyle bir hale düştüm mü ki?
-
شیر بیدم و سر و اشکم که دید ** این چنین شیری خدا خود نافرید
- Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Tanrı bile böyle bir aslan yaratmamıştır” dedi.
-
ای برادر صبر کن بر درد نیش ** تا رهی از نیش نفس گبر خویش
- Kardeş, iğne yarasına sabret ki gâvur nefsin iğnesinden kurtulasın.
-
کان گروهی که رهیدند از وجود ** چرخ و مهر و ماهشان آرد سجود
- Varlıkların kurtulmuş olanlara felek de secde eder, güneş de, ay da.
-
هر که مرد اندر تن او نفس گبر ** مر و را فرمان برد خورشید و ابر
- Vücudunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tâbidir, bulut da.
-
چون دلش آموخت شمع افروختن ** آفتاب او را نیارد سوختن 3005
- Gönlü ışık yakmayı, şûlelenmeyi öğrenmiş olan kişiyi güneş bile yakamaz.
-
گفت حق در آفتاب منتجم ** ذکر تزاور کذا عن کهفهم
- Tanrı; doğması, batması muayyen olan güneş hakkında “Doğduğu ve battığı zaman onların mağaralarına vurmaz; o mağara hiç güneş yüzü görmezdi”demiştir.
-
خار جمله لطف چون گل میشود ** پیش جزوی کاو سوی کل میرود
- Bir cüzü, külle ulaşırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi baştanbaşa letafet kesilir.
-
چیست تعظیم خدا افراشتن ** خویشتن را خوار و خاکی داشتن
- Tanrı’yı ululamak, yüceltmek, nasıl olur? Kendini, varlığını horlamak, toprak mesabesinde tutmakla.