-
چیست توحید خدا آموختن ** خویشتن را پیش واحد سوختن
- Tanrıyı tevhid etmeyi öğrenmek nedir? Kendini tek Tanrı önünde yakıp yok etmek.
-
گر همیخواهی که بفروزی چو روز ** هستی همچون شب خود را بسوز 3010
- Gündüz gibi şûlelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlığını yak!
-
هستیات در هست آن هستی نواز ** همچو مس در کیمیا اندر گداز
- Varlığını o varlığı meydana getirenin varlığında bakırı kimya içinde eritir, yok eder gibi eritir, yok eder gibi erit, yok et (de altın ol)
-
در من و ما سخت کرده ستی دو دست ** هست این جملهی خرابی از دو هست
- Sen, sıkı sıkıya ben’e, yapışmış ( yokluğu ve birliğe ulaşmış) sın. Bütün bozuk düzen işler, bütün bu perişanlıklar, ikilikten meydana çıkıyor.
-
رفتن گرگ و روباه در خدمت شیر به شکار
- Ava giden aslan, kurt ve tilki
-
شیر و گرگ و روبهی بهر شکار ** رفته بودند از طلب در کوهسار
- Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler.
-
تا به پشت همدگر بر صیدها ** سخت بر بندند بار قیدها
- Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adamakıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı.
-
هر سه با هم اندر آن صحرای ژرف ** صیدها گیرند بسیار و شگرف 3015
- Üçü de beraberce o geniş ovada birçok av elde etmek niyetindeydiler.
-
گر چه ز یشان شیر نر را ننگ بود ** لیک کرد اکرام و همراهی نمود
- Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu.
-
این چنین شه را ز لشکر زحمت است ** لیک همره شد جماعت رحمت است
- Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir. Fakat bu “Topluluk rahmettir” deyip onlara uydu.
-
این چنین مه را ز اختر ننگهاست ** او میان اختران بهر سخاست
- Böyle bir ay, yıldızlarla beraber gezmeden utanır. O, yıldızların içinde ancak onları parlatmak, onlara ihsan etmek için bulunur.