-
گرگ و روبه را طمع بود اندر آن ** که رود قسمت به عدل خسروان
- Kurt ve tilki padişahlara lâyık bir adaletle av hayvanlarının paylaşılmasına tamahlandılar.
-
عکس طمع هر دوشان بر شیر زد ** شیر دانست آن طمعها را سند
- İkisinin de tamahı, aslana aksetti, o tamahın sebebini anladı.
-
هر که باشد شیر اسرار و امیر ** او بداند هر چه اندیشد ضمیر
- Sırların aslanı ve beyi olan, kalpten geçenleri bilir.
-
هین نگه دار ای دل اندیشه جو ** دل ز اندیشهی بدی در پیش او
- Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
-
داند و خر را همیراند خموش ** در رخت خندد برای رویپوش 3030
- O bilir, o anlar, eşeği sükût içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler.
-
شیر چون دانست آن وسواسشان ** وانگفت و داشت آن دم پاسشان
- Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu.
-
لیک با خود گفت بنمایم سزا ** مر شما را ای خسیسان گدا
- Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben!
-
مر شما را بس نیامد رای من ** ظنتان این است در اعطای من
- ”Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
-
ای عقول و رایتان از رای من ** از عطاهای جهان آرای من
- Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır.
-
نقش با نقاش چه سگالد دگر ** چون سگالش اوش بخشید و خبر 3035
- Resim ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı, o kötü görünüşü veren ressamdır.