-
عاقل از سر بنهد این هستی و باد ** چون شنید انجام فرعونان و عاد
- Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terkeder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir.
-
ور بننهد دیگران از حال او ** عبرتی گیرند از اضلال او
- Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır!
-
تهدید کردن نوح علیه السلام مر قوم را که با من مپیچید که من رو پوشم در میان پس به حقیقت با خدای میپیچید ای مخذولان
- Nuh’un kavmini, “Benimle uğraşmayın. Çünkü ben, Tanrı’nın hicabıyım. Ey ziyankâr merdutlar, hakikatte Tanrı ile uğraşıyorsunuz” diye tehdit etmesi
-
گفت نوح ای سرکشان من من نیام ** من ز جان مرده به جانان میزیام
- Nuh “Ey serkeşler! Ben, ben değilim. Ben, canımdan öldüm, varlığımı terk ettim. Tanrı ile diriyim.
-
چون بمردم از حواس بو البشر ** حق مرا شد سمع و ادراک و بصر 3125
- İnsanlık duygularımı değiştirdiğim için Tanrı bana duyuş, anlayış, görüş oldu.
-
چون که من من نیستم این دم ز هوست ** پیش این دم هر که دم زد کافر اوست
- Çünkü ben, ben değilim. Bu nefes ondandır. Bu sözün karşısında söz söyleyen, inkârda bulunan kâfirdir” dedi.
-
هست اندر نقش این روباه شیر ** سوی این روبه نشاید شد دلیر
- Bu tilki suretinde aslan gizlidir. Bu tilkinin bulunduğu yerde yiğitlik taslamağa gelmez.
-
گر ز روی صورتش مینگروی ** غرهی شیران از او مینشنوی
- Sûretine bakıp aslan olduğuna inanmıyorsan ondan aslan kükreyişini de duymuyor musun?
-
گر نبودی نوح را از حق یدی ** پس جهانی را چرا بر هم زدی
- Nuh’ta Tanrı’dan bir kudret yoktu da bütün dünyayı neden birbirine vurdu?
-
صد هزاران شیر بود او در تنی ** او چو آتش بود و عالم خرمنی 3130
- Bir vücutta yüz binlerce aslan vardı. O, ateş gibiydi, âlemse bir harman.
-
چون که خرمن پاس عشر او نداشت ** او چنان شعله بر آن خرمن گماشت
- Harman, onun onda bir hakkını gözetmeyince o da harmana böyle bir şûleyi saldı, yakıp kül etti.