-
آن که او بینقش ساده سینه شد ** نقشهای غیب را آیینه شد
- Suretten geçip gönlünü arıtan kişi, gayp suretlerine ayna olur.
-
سر ما را بیگمان موقن شود ** ز آن که مومن آینهی مومن شود
- Şüphe yok, sırrımızı anlar; çünkü mümin, müminin aynasıdır.
-
چون زند او نقد ما را بر محک ** پس یقین را باز داند او ز شک
- Nakdimizi mehenge urunca derhal yakîni şüpheden ayırt eder.
-
چون شود جانش محک نقدها ** پس ببیند قلب را و قلب را
- Canı, nakitlerin mehengi olunca elbette ayarı sağlam olanı da görür, kalp olanı da.
-
نشاندن پادشاهان صوفیان عارف را پیش روی خویش تا چشمشان بدیشان روشن شود
- Padişahların ârif sofileri karşılarına oturtması
-
پادشاهان را چنان عادت بود ** این شنیده باشی ار یادت بود 3150
- Hatırlarsan duymuşsundur; padişahların böyle bir âdeti vardı:
-
دست چپشان پهلوانان ایستند ** ز آنکه دل پهلوی چپ باشد ببند
- Sol taraflarında yiğitler, bahadırlar dururdu, çünkü kalp vücudun sol tarafındadır.
-
مشرف و اهل قلم بر دست راست ** ز آن که علم و خط و ثبت آن دست راست
- Defterdarlarla hesap memurlarının ve kalem ehli olanların makamı sağ taraflarındaydı. Çünkü yazı yazmak ve bir şeyi tespit etmek sağ elin işidir.
-
صوفیان را پیش رو موضع دهند ** کاینهی جاناند و ز آیینه بهند
- Sofilere karşılarında yer verirlerdi. Zira onlar, can aynasıdırlar, hattâ aynadan da iyidirler.
-
سینه صیقلها زده در ذکر و فکر ** تا پذیرد آینهی دل نقش بکر
- Gönül aynasının fikir suretleri kabul etmesi o aynada bu görülmemiş suretlerin görünmesi için kalplerini zikirle, fikirle cilâlamışlardır.
-
هر که او از صلب فطرت خوب زاد ** آینه در پیش او باید نهاد 3155
- Yaratılış sulbünden temiz ve güzel doğan kişinin önüne ayna koymak gerektir.