-
کای محب عفو از ما عفو کن ** ای طبیب رنج ناسور کهن
- Ey affetmeyi seven Tanrı, bizi affet! Ey eskimiş nasır illetinin bile hekimi, bizi bağışla!
-
عکس حکمت آن شقی را یاوه کرد ** خود مبین تا بر نیارد از تو گرد
- Hikmetin gönlüne aksetmesi o kötüyü yoldan çıkardı. Sen de kendini görme ki bu görüş senden toz kaldırmasın.
-
ای برادر بر تو حکمت جاریه ست ** آن ز ابدال است و بر تو عاریه ست 3255
- Kardeş sana akıp duran hikmet “ Tanrı Abdâli’ndendir, sana âriyettir.
-
گر چه در خود خانه نوری یافته ست ** آن ز همسایهی منور تافته ست
- O kendisinde bir nur bulmuştur ama o nur, padişahların eşiğinden vurmuştur.
-
شکر کن غره مشو بینی مکن ** گوش دار و هیچ خود بینی مکن
- Şükret, mağrur olma, ululanma, kulak as ve hiç kendini görme.
-
صد دریغ و درد کاین عاریتی ** امتان را دور کرد از امتی
- Yüz binlerce ah ki bu âriyet hal, ümmetleri ümmetlikten uzaklaştırdı.
-
من غلام آن که او در هر رباط ** خویش را واصل نداند بر سماط
- Kendisini, her konakta sofra başına varacak sanmayan kişiye kul olayım.
-
بس رباطی که بباید ترک کرد ** تا به مسکن در رسد یک روز مرد 3260
- Adamın bir gün evine varabilmesi için bir çok konakları terk etmesi lâzımdır.
-
گر چه آهن سرخ شد او سرخ نیست ** پرتو عاریت آتش زنی است
- Demir kıpkırmızı oldu ama hakikatte kızıl değildir ki. Bu kızıllık, bir ocağın demire verdiği âriyet kızıllıktır.
-
گر شود پر نور روزن یا سرا ** تو مدان روشن مگر خورشید را
- Penceredeki cam, yahut ev; nurlanırsa, ışık verirse onu parlak sanma , anla ki parlaklık güneştedir.