-
پس بگوید آفتاب ای نارشید ** چون که من غارب شوم آید پدید
- Fakat güneş “Ey ham! Hele ben bir batayım da ne olduğun meydana çıkar” der.
-
سبزهها گویند ما سبز از خودیم ** شاد و خندانیم و بس زیبا خدیم 3265
- Yeşillikler “ Biz kendimizden yeşerdik, sevinç içindeyiz, gülümseyip duruyoruz, ta ezelden beri bu yücelik bizde var” diyebilirler.
-
فصل تابستان بگوید ای امم ** خویش را بینید چون من بگذرم
- Fakat yaz mevsimi, onlara “ Ey ümmetler, ben geçeyim de o vakit kendinizi görün” der.
-
تن همینازد به خوبی و جمال ** روح پنهان کرده فر و پر و بال
- Vücut güzellikle öğünür, nazlanır durur. Çünkü ruh, kuvvetini, kolunu kanadını gizlemiştir.
-
گویدش ای مزبله تو کیستی ** یک دو روز از پرتو من زیستی
- Vücuda der ki: “Ey süprüntülük! Sen kim oluyorsun ki? Bir iki gün benim ışığımla yaşadın:
-
غنج و نازت مینگنجد در جهان ** باش تا که من شوم از تو جهان
- Nazın işven dünyaya sığmıyor? Hele dur, bekle; ben senden çıkayım da gör.
-
گرمدارانت ترا گوری کنند ** طعمهی موران و مارانت کنند 3270
- Seni o ziyadesiyle sevenler, mezara tıkarlar; karıncalara, yılanlara gıda ederler.
-
بینی از گند تو گیرد آن کسی ** کاو به پیش تو همیمردی بسی
- Çok defalar senin önünde ölüme razı olan yok mu? İşte o, senin pis kokundan burnunu tıkar!”
-
پرتو روح است نطق و چشم و گوش ** پرتو آتش بود در آب جوش
- Söz, göz, kulak... Hep ruhun ışığıdır. Suda coşan pırıldayan, ateşin parıltısıdır.
-
آن چنان که پرتو جان بر تن است ** پرتو ابدال بر جان من است
- Canın ışığı nasıl tene vuruyorsa Abdâl’ın ışığı da benim canıma vurmakta.