English    Türkçe    فارسی   

1
3344-3353

  • چون گناه و فسق خلقان جهان ** می‌‌شدی بر هر دو روشن آن زمان‌‌
  • Bu iki melek, cihan halkının günahını, kötülüğünü görünce,
  • دست‌‌خاییدن گرفتندی ز خشم ** لیک عیب خود ندیدندی به چشم‌‌ 3345
  • Hiddetlerinden ellerini ısırıyorlardı. Fakat gözleriyle kendi ayıplarını görmüyorlardı.
  • خویش در آیینه دید آن زشت مرد ** رو بگردانید از آن و خشم کرد
  • Bir çirkin, aynada kendisini görünce yüzünü çevirmiş, kızmış.
  • خویش بین چون از کسی جرمی بدید ** آتشی در وی ز دوزخ شد پدید
  • Kendisini gören kendisini beğenen; birisinde bir suç gördü mü...İçinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
  • حمیت دین خواند او آن کبر را ** ننگرد در خویش نفس گبر را
  • O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
  • حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است‌‌
  • Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
  • گفت حقشان گر شما روشان‌‌گرید ** در سیه کاران مغفل منگرید 3350
  • Tanrı; Hârût’la Mârût’a “ Eğer siz, nurdan yaratılmış, mâsum melekseniz aldanmış, ziyankâr suçluları görmeyin.
  • شکر گویید ای سپاه و چاکران ** رسته‌‌اید از شهوت و از چاک ران‌‌
  • Ey gökyüzünün askerleri, benim kullarım! Şükredin ki şehvetten ve cinsi temayülden kurtulmuşsunuz.
  • گر از آن معنی نهم من بر شما ** مر شما را بیش نپذیرد سما
  • Eğer size de şehvet versem, artık gök, sizi kabul etmez.
  • عصمتی که مر شما را در تن است ** آن ز عکس عصمت و حفظ من است‌‌
  • Sizdeki mâsumluk, benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.