-
حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است
- Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
-
گفت حقشان گر شما روشانگرید ** در سیه کاران مغفل منگرید 3350
- Tanrı; Hârût’la Mârût’a “ Eğer siz, nurdan yaratılmış, mâsum melekseniz aldanmış, ziyankâr suçluları görmeyin.
-
شکر گویید ای سپاه و چاکران ** رستهاید از شهوت و از چاک ران
- Ey gökyüzünün askerleri, benim kullarım! Şükredin ki şehvetten ve cinsi temayülden kurtulmuşsunuz.
-
گر از آن معنی نهم من بر شما ** مر شما را بیش نپذیرد سما
- Eğer size de şehvet versem, artık gök, sizi kabul etmez.
-
عصمتی که مر شما را در تن است ** آن ز عکس عصمت و حفظ من است
- Sizdeki mâsumluk, benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.
-
آن ز من بینید نز خود هین و هین ** تا نچربد بر شما دیو لعین
- O mâsumluğu benden bilin, kendinizden değil. Kendinize gelin, kendinize... Lânetlenmiş Şeytan, size galip gelmesin” dedi.
-
آن چنان که کاتب وحی رسول ** دید حکمت در خود و نور اصول 3355
- Nitekim Peygamberin vahiy kâtibi de hikmeti kendisinde gördü, kendine de vahiy geliyor zannetti.
-
خویش را هم صوت مرغان خدا ** میشمرد آن بد صفیری چون صدا
- Tanrı kuşlarının sesi, kendinde de var sandı, o kötü ıslık, o kuşların sesi gibi güzeldir zannına düştü.
-
لحن مرغان را اگر واصف شوی ** بر مراد مرغ کی واقف شوی
- Sen, kuşların seslerini övüp dururken nereden kuşun muradını anlayacaksın.
-
گر بیاموزی صفیر بلبلی ** تو چه دانی کاو چه دارد با گلی
- Bülbülün sesini öğrensen, tanısan da gül ile ne yapıyor, ne işi var? Nereden bileceksin?