-
صد هزاران مومن مظلوم کشت ** که پناهم دین موسی را و پشت
- Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
-
آموختن وزیر مکر پادشاه را
- Vezirin padişaha hile öğretmesi
-
او وزیری داشت گبر و عشوهده ** کاو بر آب از مکر بر بستی گره
- Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
-
گفت ترسایان پناه جان کنند ** دین خود را از ملک پنهان کنند
- Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
-
کم کش ایشان را که کشتن سود نیست ** دین ندارد بوی، مشک و عود نیست 340
- Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki!
-
سر پنهان است اندر صد غلاف ** ظاهرش با تست و باطن بر خلاف
- Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi aksine.”
-
شاه گفتش پس بگو تدبیر چیست ** چارهی آن مکر و ان تزویر چیست
- Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne?
-
تا نماند در جهان نصرانیی ** نی هویدا دین و نی پنهانیی
- Ne yapalım ki dünyada ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi
-
گفت ای شه گوش و دستم را ببر ** بینیام بشکاف و لب در حکم مر
- Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
-
بعد از آن در زیر دار آور مرا ** تا بخواهد یک شفاعتگر مرا 345
- Ondan sonra beni darağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin.
-
بر منادی گاه کن این کار تو ** بر سر راهی که باشد چار سو
- Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.