English    Türkçe    فارسی   

1
3378-3387

  • چون کسی کاو خورده باشد آش بد ** می‌‌بشوراند دلش تا قی کند
  • Kötü bir yemek yiyenin o yemeği kusuncaya kadar gönlü bulanır.
  • کظم غیظ این است آن را قی مکن ** تا بیابی در جزا شیرین سخن‌‌
  • İşte hiddeti yenmek budur; onu kusma ki karşılık tatlı sözler duyasın.
  • چون نبودش صبر می‌‌پیچید او ** کاین سگ زن روسپی حیز کو 3380
  • Sabrı olmadığı için hasta kıvranmakta, “ nerede bu kötü sözlü köpek ki.
  • تا بریزم بر وی آن چه گفته بود ** کان زمان شیر ضمیرم خفته بود
  • Söylediklerinin hepsine karşılık vereyim. O zaman tamamı ile hastaydım, aslan gibi olan aklım uyumuştu, hatırıma bir şey gelmedi.
  • چون عیادت بهر دل آرامی است ** این عیادت نیست دشمن کامی است‌‌
  • Hal hatır sorma, gönül almak ve teselli etmek içindir. Halbuki bu, hatır sorma değil, düşmanlık!
  • تا ببیند دشمن خود را نزار ** تا بگیرد خاطر زشتش قرار
  • Düşmanını zayıf ve bitkin bir halde görüp memnun olmak istemiş” diyordu.
  • بس کسان کایشان ز طاعت گمره‌‌اند ** دل به رضوان و ثواب آن دهند
  • Nice ibadetten vazgeçmiş, kulluktan çıkmış kişilerin gönüllerinde Tanrı’nın rızasını almak, sevaba nail olmak vardır, bunu umarlar.
  • خود حقیقت معصیت باشد خفی ** بس کدر کان را تو پنداری صفی‌‌ 3385
  • Halbuki bu, esasen gizli bir günahtır. Nice bulanık şeyler vardır ki sen, onları sâf ve berrak sanırsın.
  • همچو آن کر که همی‌‌پنداشته ست ** کو نکویی کرد و آن بر عکس جست‌‌
  • O sağır gibi...Sağır, iyilik yaptım sanmıştı, halbuki aksi zuhur etti.
  • او نشسته خوش که خدمت کرده‌‌ام ** حق همسایه به جا آورده‌‌ام‌‌
  • O, bir hastaya iyilikte bulundum hatırını ele aldım, komşuluk hakkını ele getirdim diye rahatça oturmuştu.