-
همچو آن کر که همیپنداشته ست ** کو نکویی کرد و آن بر عکس جست
- O sağır gibi...Sağır, iyilik yaptım sanmıştı, halbuki aksi zuhur etti.
-
او نشسته خوش که خدمت کردهام ** حق همسایه به جا آوردهام
- O, bir hastaya iyilikte bulundum hatırını ele aldım, komşuluk hakkını ele getirdim diye rahatça oturmuştu.
-
بهر خود او آتشی افروخته ست ** در دل رنجور و خود را سوخته ست
- Halbuki hastanın gönlünde bir ateş alevlenmiş, kendisini de yakmıştı.
-
فاتقوا النار التی أوقدتم ** إنکم فی المعصیة ازددتم
- Yaktığınız ateşlerden korkun. Siz, onu günahlarınızla çoğalttınız, günahınız yüzünden alevdesiniz.
-
گفت پیغمبر به یک صاحب ریا ** صل إنک لم تصل یا فتی 3390
- Peygamber bir riyakâra namaz kıldığı halde “ Ey yiğit kalk, namaz kıl, çünkü senin kıldığın namaz değil” dedi.
-
از برای چارهی این خوفها ** آمد اندر هر نمازی اهدنا
- Bu korkular yüzünden her namazda “ ihdinassırâtal müstakîme- sen bizi doğru yola hidayet et” denir.
-
کاین نمازم را میامیز ای خدا ** با نماز ضالین و اهل ریا
- Yani “ Ey Tanrı! Bu namazımı yolunu azıtmışların, riyakârların namazıyla karıştırma.”
-
از قیاسی که بکرد آن کر گزین ** صحبت ده ساله باطل شد بدین
- O sağır adamın seçtiği kıyas yüzünden on yıllık konuşma hiç olup gitti.
-
خاصه ای خواجه قیاس حس دون ** اندر آن وحیی که هست از حد فزون
- Ulu kişi, hele bu kıyas, tavsif edilemeyecek vahiyde aşağılık duygusunun kıyası olursa...
-
گوش حس تو به حرف ار در خور است ** دان که گوش غیب گیر تو کر است 3395
- Senin duygu kulağın harfleri anlayabilirse de bil ki gaybı duyan kulağın sağırdır.
-
اول کسی که در مقابلهی نص قیاس آورد ابلیس بود
- Nas karşısında ilk olarak kıyası ileri süren İblis’ti