English    Türkçe    فارسی   

1
3386-3395

  • همچو آن کر که همی‌‌پنداشته ست ** کو نکویی کرد و آن بر عکس جست‌‌
  • O sağır gibi...Sağır, iyilik yaptım sanmıştı, halbuki aksi zuhur etti.
  • او نشسته خوش که خدمت کرده‌‌ام ** حق همسایه به جا آورده‌‌ام‌‌
  • O, bir hastaya iyilikte bulundum hatırını ele aldım, komşuluk hakkını ele getirdim diye rahatça oturmuştu.
  • بهر خود او آتشی افروخته ست ** در دل رنجور و خود را سوخته ست‌‌
  • Halbuki hastanın gönlünde bir ateş alevlenmiş, kendisini de yakmıştı.
  • فاتقوا النار التی أوقدتم ** إنکم فی المعصیة ازددتم‌‌
  • Yaktığınız ateşlerden korkun. Siz, onu günahlarınızla çoğalttınız, günahınız yüzünden alevdesiniz.
  • گفت پیغمبر به یک صاحب ریا ** صل إنک لم تصل یا فتی‌‌ 3390
  • Peygamber bir riyakâra namaz kıldığı halde “ Ey yiğit kalk, namaz kıl, çünkü senin kıldığın namaz değil” dedi.
  • از برای چاره‌‌ی این خوفها ** آمد اندر هر نمازی اهدنا
  • Bu korkular yüzünden her namazda “ ihdinassırâtal müstakîme- sen bizi doğru yola hidayet et” denir.
  • کاین نمازم را میامیز ای خدا ** با نماز ضالین و اهل ریا
  • Yani “ Ey Tanrı! Bu namazımı yolunu azıtmışların, riyakârların namazıyla karıştırma.”
  • از قیاسی که بکرد آن کر گزین ** صحبت ده ساله باطل شد بدین‌‌
  • O sağır adamın seçtiği kıyas yüzünden on yıllık konuşma hiç olup gitti.
  • خاصه ای خواجه قیاس حس دون ** اندر آن وحیی که هست از حد فزون‌‌
  • Ulu kişi, hele bu kıyas, tavsif edilemeyecek vahiyde aşağılık duygusunun kıyası olursa...
  • گوش حس تو به حرف ار در خور است ** دان که گوش غیب گیر تو کر است‌‌ 3395
  • Senin duygu kulağın harfleri anlayabilirse de bil ki gaybı duyan kulağın sağırdır.
  • اول کسی که در مقابله‌‌ی نص قیاس آورد ابلیس بود
  • Nas karşısında ilk olarak kıyası ileri süren İblis’ti