English    Türkçe    فارسی   

1
3413-3422

  • مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
  • Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
  • هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
  • Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
  • گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون‌‌ 3415
  • Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de.
  • بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
  • Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
  • هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین‌‌
  • Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
  • هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بی‌‌امان تو امانی خود کجاست‌‌
  • İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
  • این همی‌‌گفتند و دلشان می‌‌طپید ** بد کجا آید ز ما نعم العبید
  • Hem bunu söylemekte, hem de yeryüzüne inip hükmetmek için yürekleri oynamaktaydı. “ Bizden kötülük gelir mi? Biz ne güzel kullarız!” diyorlardı.
  • خار خار دو فرشته هم نهشت ** تا که تخم خویش بینی را نکشت‌‌ 3420
  • Bunların bu gurur ve istekleri, kendilerini rahat bırakmadı: nihayet bunları kendilerini beğenmiş bir hale soktu.
  • پس همی‌‌گفتند کای ارکانیان ** بی‌‌خبر از پاکی روحانیان‌‌
  • “Ey toprağa, suya, yere, ateşe mensup insanlar, ey ruhanilerin temizliğinden haberi olmayanlar.
  • ما بر این گردون تتقها می‌‌تنیم ** بر زمین آییم و شادروان زنیم‌‌
  • Biz şu gökyüzünün üstünde perdeler dokuyor, yeryüzüne inip şadırvanlar kuruyoruz.