-
گفت عبدا مومنا باز اوش گفت ** کو نشان از باغ ایمان گر شگفت
- Zeyd: “ Mümin bir kul olarak” deyince “ İman bağın yeşermiş, çiçekler açmışsa nişanesi nerede?” dedi.
-
گفت تشنه بودهام من روزها ** شب نخفته ستم ز عشق و سوزها
- Zeyd dedi ki: “ Gündüzleri susuz geçirdim, geceleri aşktan, yanıp yakılmadan uyumadım.
-
تا ز روز و شب گذر کردم چنان ** که از اسپر بگذرد نوک سنان
- Mızrak kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim. (onlar beni tutamadıkları gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı.)
-
که از آن سو جملهی ملت یکی ست ** صد هزاران سال و یک ساعت یکی ست
- Ondan dolayı bence bütün şeraitler, bütün dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.
-
هست ازل را و ابد را اتحاد ** عقل را ره نیست آن سو ز افتقاد 3505
- Ezelle ebed birleşti. Fakat akıl, kabiliyetsizliğinden buraya yol bulamaz.”
-
گفت از این ره کو رهاوردی بیار ** در خور فهم و عقول این دیار
- Peygamber “Peki, o yoldan, bu diyarın anlayışınca, bu diyar akıllılarının harcına getirdiğin bir hediye var mı, nerede? Çıkar bakalım!” dedi.
-
گفت خلقان چون ببینند آسمان ** من ببینم عرش را با عرشیان
- Zeyd dedi ki: “ halk, gökyüzünü nasıl görürse ben de arşı, arştakilerle beraber öyle görüyorum.
-
هشت جنت هفت دوزخ پیش من ** هست پیدا همچو بت پیش شمن
- Benim önümde sekiz cennetle yedi cehennem, şaman önündeki put gibi apaçık ve meydanda.
-
یک به یک وامیشناسم خلق را ** همچو گندم من ز جو در آسیا
- Halkı, değirmende buğdayı arpadan fark edercesine teker, teker tanıyorum.
-
که بهشتی کیست و بیگانه کی است ** پیش من پیدا چو مار و ماهی است 3510
- Cennetlik kim, yabancı nerede? Bence yılan ve balık gibi apaşikâr.