English    Türkçe    فارسی   

1
3503-3512

  • تا ز روز و شب گذر کردم چنان ** که از اسپر بگذرد نوک سنان‌‌
  • Mızrak kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim. (onlar beni tutamadıkları gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı.)
  • که از آن سو جمله‌‌ی ملت یکی ست ** صد هزاران سال و یک ساعت یکی ست‌‌
  • Ondan dolayı bence bütün şeraitler, bütün dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.
  • هست ازل را و ابد را اتحاد ** عقل را ره نیست آن سو ز افتقاد 3505
  • Ezelle ebed birleşti. Fakat akıl, kabiliyetsizliğinden buraya yol bulamaz.”
  • گفت از این ره کو رهاوردی بیار ** در خور فهم و عقول این دیار
  • Peygamber “Peki, o yoldan, bu diyarın anlayışınca, bu diyar akıllılarının harcına getirdiğin bir hediye var mı, nerede? Çıkar bakalım!” dedi.
  • گفت خلقان چون ببینند آسمان ** من ببینم عرش را با عرشیان‌‌
  • Zeyd dedi ki: “ halk, gökyüzünü nasıl görürse ben de arşı, arştakilerle beraber öyle görüyorum.
  • هشت جنت هفت دوزخ پیش من ** هست پیدا همچو بت پیش شمن‌‌
  • Benim önümde sekiz cennetle yedi cehennem, şaman önündeki put gibi apaçık ve meydanda.
  • یک به یک وامی‌‌شناسم خلق را ** همچو گندم من ز جو در آسیا
  • Halkı, değirmende buğdayı arpadan fark edercesine teker, teker tanıyorum.
  • که بهشتی کیست و بیگانه کی است ** پیش من پیدا چو مار و ماهی است‌‌ 3510
  • Cennetlik kim, yabancı nerede? Bence yılan ve balık gibi apaşikâr.
  • این زمان پیدا شده بر این گروه ** یوم تبیض و تسود وجوه‌‌
  • “ Kıyamet günü, bazı yüzler ak olur, bazıları kara...” Sırrı, şimdiden meydana çıktı. Bu halkın bir kısmının yüzü ak, bir kısmının kara.”
  • پیش از این هر چند جان پر عیب بود ** در رحم بود و ز خلقان غیب بود
  • Hakikatte bazı ruhlar, bundan önce de ( dünyaya gelmeden de) ayıplıydı. Fakat ana rahminde olduğu için hali, halka gizliydi.