-
میبساید دوششان بر دوش من ** نعرههاشان میرسد در گوش من
- Onların omuzları omuzlarıma sürünmekte, naraları kulağıma gelmekte.
-
اهل جنت پیش چشمم ز اختیار ** در کشیده یکدگر را در کنار
- İşte gözümün önünde... Cennet ehli, dilekleriyle birbirlerini kucaklamışlar;
-
دست همدیگر زیارت میکنند ** از لبان هم بوسه غارت میکنند 3540
- Birbirlerinin ellerini ziyaret ediyor, musafahada bulunuyorlar, dudaklarından buseler yağmalıyorlar.
-
کر شد این گوشم ز بانگ آه آه ** از خسان و نعرهی وا حسرتاه
- Aşağılık kişilerin hasret naralarından, “ ah, ah” diye bağrışmalarından kulağım sağır oldu.
-
این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک میترسم ز آزار رسول
- Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
-
همچنین میگفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب
- Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.
-
گفت هین در کش که اسبت گرم شد ** عکس حق لا يستحيی زد شرم شد
- Dedi ki: “ Kendine gel, atın pek hızlı gidiyor, yuları çek. “Tanrı haya etmez” hükmünün aksi vurdu, utanma ortadan kalktı.
-
آینهی تو جست بیرون از غلاف ** آینه و میزان کجا گوید خلاف 3545
- Aynan, kılıftan çıktı. Ayna ve terazi yalan söyler mi?
-
آینه و میزان کجا بندد نفس ** بهر آزار و حیای هیچ کس
- Ayna ile terazi, kimse incinmesin, utanmasın diye sözünü saklar mı?
-
آینه و میزان محکهای سنی ** گر دو صد سالش تو خدمتها کنی
- Ayna ile teraziye yüzlerce yıl hizmet etsen onlar yine doğrucu ve kadri yüce mihenklerdir.