-
آینهی تو جست بیرون از غلاف ** آینه و میزان کجا گوید خلاف 3545
- Aynan, kılıftan çıktı. Ayna ve terazi yalan söyler mi?
-
آینه و میزان کجا بندد نفس ** بهر آزار و حیای هیچ کس
- Ayna ile terazi, kimse incinmesin, utanmasın diye sözünü saklar mı?
-
آینه و میزان محکهای سنی ** گر دو صد سالش تو خدمتها کنی
- Ayna ile teraziye yüzlerce yıl hizmet etsen onlar yine doğrucu ve kadri yüce mihenklerdir.
-
کز برای من بپوشان راستی ** بر فزون بنما و منما کاستی
- Sen benim sırrımı sakla, doğruyu gizle; sen de eksik gösterme, fazla göster, ( diye yalvarsan bile)
-
اوت گوید ریش و سبلت بر مخند ** آینه و میزان و آن گه ریو و پند
- Onlar sana “ Kendini maskara etme ayna, terazi nerede; hile düzen nerede?
-
چون خدا ما را برای آن فراخت ** که به ما بتوان حقیقت را شناخت 3550
- Tanrı, hakikatlerin bizim vasıtamızla anlaşılması için kadrimizi yüceltti.
-
این نباشد ما چه ارزیم ای جوان ** کی شویم آیین روی نیکوان
- Eğer bu doğruluğumuz olmasaydı ne değerimiz olurdu; iyilerin yüzünü nasıl ağartırdık?” derler.
-
لیک در کش در نمد آیینه را ** گر تجلی کرد سینا سینه را
- Fakat sen, gönlüne Sinâ dağındaki Tanrı tecellisi vurduysa bile yine aynayı koynuna koy!”
-
گفت آخر هیچ گنجد در بغل ** آفتاب حق و خورشید ازل
- Zeyd, “ Tanrı güneşi, ezeli güneş, hiç koltuğa sığar mı?
-
هم دغل را هم بغل را بر درد ** نه جنون ماند به پیشش نه خرد
- Aslı olmayan şeyleri de yırtar, yakar; koltuğu da. Önünde ne delilik kalır, ne akıllılık!” dedi.