-
دل مگر مهر سلیمان یافته ست ** که مهار پنج حس بر تافته ست 3575
- Gönül, acaba Süleyman Mührünü mü ele geçirdi ki bu beş duygunun yollarını istediği gibi işaret etmekte!
-
پنج حسی از برون میسور او ** پنج حسی از درون مأمور او
- Beş zahirî duygu dışarıda kolayca onun mahkûmu olmuş, beş bâtınî duyguda içeride onun memuru...
-
ده حس است و هفت اندام و دگر ** آن چه اندر گفت ناید میشمر
- On duygu bunlardan başka yedi endam... Daha da dille söylenmeyecek kadar çok kuvvetler... Gayri sen say.
-
چون سلیمانی دلا در مهتری ** بر پری و دیو زن انگشتری
- Gönül mademki ululukta sen de bir Süleyman’sın... Parmağındaki saltanat yüzüğüyle perilere, şeytanlara hükmet!
-
گر در این ملکت بری باشی ز ریو ** خاتم از دست تو نستاند سه دیو
- Bu saltanatta hileye sapmazsan o üç şeytan, senin parmağından yüzüğü alamaz.
-
بعد از آن عالم بگیرد اسم تو ** دو جهان محکوم تو چون جسم تو 3580
- Gayri adın, sanın, bütün dünyayı tutar. Cismin gibi iki cihan senin hükmüne uyar.
-
ور ز دستت دیو خاتم را ببرد ** پادشاهی فوت شد بختت بمرد
- Fakat şeytan elindeki yüzüğü alırsa padişahlık bitti, bahtın öldü demektir.
-
بعد از آن یا حسرتا شد یا عباد ** بر شما محتوم تا یوم التناد
- Tanrı kulları, eğer iş böyle olursa bundan böyle kıyamete kadar ancak ve ancak “ Ah hasretlik!” der, durursunuz.
-
مکر خود را گر تو انکار آوری ** از ترازو و آینه کی جان بری
- Hadi, tutalım, kendi hileni inkâr edersin; canını teraziyle aynadan nasıl kurtaracaksın?”
-
متهم کردن غلامان و خواجهتاشان مر لقمان را که آن میوههای ترونده که میآوردیم او خورده است
- ”Getirdiğimiz turfanda meyveleri o yedi” diye kölelerle kapı yoldaşlarının, suçlarını Lokman’ın üstüne atmaları
-
بود لقمان پیش خواجهی خویشتن ** در میان بندگانش خوار تن
- Lokman, efendisinin hizmetinde bulunan köleler arasında hor, hakîr görünmekteydi.