-
ور ز دستت دیو خاتم را ببرد ** پادشاهی فوت شد بختت بمرد
- Fakat şeytan elindeki yüzüğü alırsa padişahlık bitti, bahtın öldü demektir.
-
بعد از آن یا حسرتا شد یا عباد ** بر شما محتوم تا یوم التناد
- Tanrı kulları, eğer iş böyle olursa bundan böyle kıyamete kadar ancak ve ancak “ Ah hasretlik!” der, durursunuz.
-
مکر خود را گر تو انکار آوری ** از ترازو و آینه کی جان بری
- Hadi, tutalım, kendi hileni inkâr edersin; canını teraziyle aynadan nasıl kurtaracaksın?”
-
متهم کردن غلامان و خواجهتاشان مر لقمان را که آن میوههای ترونده که میآوردیم او خورده است
- ”Getirdiğimiz turfanda meyveleri o yedi” diye kölelerle kapı yoldaşlarının, suçlarını Lokman’ın üstüne atmaları
-
بود لقمان پیش خواجهی خویشتن ** در میان بندگانش خوار تن
- Lokman, efendisinin hizmetinde bulunan köleler arasında hor, hakîr görünmekteydi.
-
میفرستاد او غلامان را به باغ ** تا که میوه آیدش بهر فراغ 3585
- Efendi rahatça yesin, eğlensin diye kullarını meyve getirmek üzere bağa gönderdi.
-
بود لقمان در غلامان چون طفیل ** پر معانی تیره صورت همچو لیل
- Lokman, kullar içinde, âdeta onlara tâbi bir kuldu. İçi mânalarla dolu, görünüşü gece gibi kapkaranlıktı.
-
آن غلامان میوههای جمع را ** خوش بخوردند از نهیب طمع را
- Köleler topladıkları meyveleri, tamah edip bir iyice yediler.
-
خواجه را گفتند لقمان خورد آن ** خواجه بر لقمان ترش گشت و گران
- Efendilerine de “ Lokman yedi” dediler. Efendi, Lokman’a yüzünü ekşitti, ağır bir tavır takındı.
-
چون تفحص کرد لقمان از سبب ** در عتاب خواجهاش بگشاد لب
- Lokman bunun sebebini araştırıp anlayınca efendisine dargın bir tarzda ağzını açıp.
-
گفت لقمان سیدا پیش خدا ** بندهی خاین نباشد مرتضا 3590
- “ Efendi; hain kul, Tanrı yanında, onun rızasını kazanmış bir kul olmaz.