English    Türkçe    فارسی   

1
3581-3590

  • ور ز دستت دیو خاتم را ببرد ** پادشاهی فوت شد بختت بمرد
  • Fakat şeytan elindeki yüzüğü alırsa padişahlık bitti, bahtın öldü demektir.
  • بعد از آن یا حسرتا شد یا عباد ** بر شما محتوم تا یوم التناد
  • Tanrı kulları, eğer iş böyle olursa bundan böyle kıyamete kadar ancak ve ancak “ Ah hasretlik!” der, durursunuz.
  • مکر خود را گر تو انکار آوری ** از ترازو و آینه کی جان بری‌‌
  • Hadi, tutalım, kendi hileni inkâr edersin; canını teraziyle aynadan nasıl kurtaracaksın?”
  • متهم کردن غلامان و خواجه‌‌تاشان مر لقمان را که آن میوه‌‌های ترونده که می‌‌آوردیم او خورده است‌‌
  • ”Getirdiğimiz turfanda meyveleri o yedi” diye kölelerle kapı yoldaşlarının, suçlarını Lokman’ın üstüne atmaları
  • بود لقمان پیش خواجه‌‌ی خویشتن ** در میان بندگانش خوار تن‌‌
  • Lokman, efendisinin hizmetinde bulunan köleler arasında hor, hakîr görünmekteydi.
  • می‌‌فرستاد او غلامان را به باغ ** تا که میوه آیدش بهر فراغ‌‌ 3585
  • Efendi rahatça yesin, eğlensin diye kullarını meyve getirmek üzere bağa gönderdi.
  • بود لقمان در غلامان چون طفیل ** پر معانی تیره صورت همچو لیل‌‌
  • Lokman, kullar içinde, âdeta onlara tâbi bir kuldu. İçi mânalarla dolu, görünüşü gece gibi kapkaranlıktı.
  • آن غلامان میوه‌‌های جمع را ** خوش بخوردند از نهیب طمع را
  • Köleler topladıkları meyveleri, tamah edip bir iyice yediler.
  • خواجه را گفتند لقمان خورد آن ** خواجه بر لقمان ترش گشت و گران‌‌
  • Efendilerine de “ Lokman yedi” dediler. Efendi, Lokman’a yüzünü ekşitti, ağır bir tavır takındı.
  • چون تفحص کرد لقمان از سبب ** در عتاب خواجه‌‌اش بگشاد لب‌‌
  • Lokman bunun sebebini araştırıp anlayınca efendisine dargın bir tarzda ağzını açıp.
  • گفت لقمان سیدا پیش خدا ** بنده‌‌ی خاین نباشد مرتضا 3590
  • “ Efendi; hain kul, Tanrı yanında, onun rızasını kazanmış bir kul olmaz.