-
چون در انگشتش بدید انگشتری ** رفت اندیشه و تحری یک سری
- Süleyman’ın parmağında yüzüğü görünce düşüncesi, kuruntusu tamamı ile geçti.
-
وهم آن گاه است کان پوشیده است ** این تحری از پی نادیده است 3625
- Vehim, işin gizli, kapalı olduğu zamandadır. Bu araştırma görünmeyen şey içindir.
-
شد خیال غایب اندر سینه زفت ** چون که حاضر شد خیال او برفت
- Ortada olmayan şeyin kuruntusu, büyüdükçe büyür. Fakat gaypta olana şey, meydana çıktı mı, kuruntu geçer.
-
گر سمای نور بیباریده نیست ** هم زمین تار بیبالیده نیست
- Nurlu gökyüzü yağışsız olmaz ama kara yeryüzü de nebatatı yetiştirmeden vazgeçmez.
-
يؤمنون بالغيب میباید مرا ** ز آن ببستم روزن فانی سرا
- Bana gayba iman edenler gerek... Onun için bu fâni konağın penceresini örttüm.
-
چون شکافم آسمان را در ظهور ** چون بگویم هل تری فیها فطور
- Nasıl izhar eder de gökleri yarar, açarım; eğer hakikatleri meydana korsam, nasıl “ Bunda bir ayıp, bir noksan gördün mü?” diyebilirim?
-
تا در این ظلمت تحری گسترند ** هر کسی رو جانبی میآورند 3630
- Bu karanlıkta arayıp taradıkça herkes, yüzünü bir tarafa çevirir;
-
مدتی معکوس باشد کارها ** شحنه را دزد آورد بر دارها
- İşler bir zaman aksine gider; hırsız, polisi dar ağacına sürükler...
-
تا که بس سلطان و عالی همتی ** بندهی بندهی خود آید مدتی
- Böylece bir nice sultan, bir nice yüce himmetli, bir müddet kendi kuluna kul olur.
-
بندگی در غیب آید خوب و گش ** حفظ غیب آید در استعباد خوش
- Kul, efendisinin huzurunda değilken de kulluğunu korur, itaatten çıkmazsa bu kulluk iyi ve hoş bir kulluktur.