-
پس ملایک را چو ما هم یار دان ** جلوه گر خورشید را بر آسمان
- Gökyüzünde cilve eden güneşe şahadette, melekleri de bize dost, bize eş bil!
-
کاین ضیا ما ز آفتابی یافتیم ** چون خلیفه بر ضعیفان تافتیم 3650
- “ Biz o tek güneşten nurlandık, güneşin halifesi gibi zayıfları nurlandık” diye şahadet ederler.
-
چون مه نو یا سه روزه یا که بدر ** مرتبهی هر یک ملک در نور و قدر
- Her melek; yeni ay, yahut üç günlük ay, yahut da dolunay gibi kemal, nur ve kudret sahibidir.
-
ز اجنحهی نور ثلاث او رباع ** بر مراتب هر ملک را آن شعاع
- O şûle; üçer, dörder kanatlı meleklerin her birine, mertebelerine göre vurmakta, onları nurlandırmaktadır.
-
همچو پرهای عقول انسیان ** که بسی فرق است شان اندر میان
- Meleklerin kanatları insanların akıl kanatlarına benzer. İnsanların akılları arasında da çok fark vardır.
-
پس قرین هر بشر در نیک و بد ** آن ملک باشد که مانندش بود
- İyilikte olsun, kötülükte olsun her insana kendisine benzer bir melek arkadaştır.
-
چشم اعمش چون که خور را بر نتافت ** اختر او را شمع شد تا ره بیافت 3655
- Gözü tahammül edemediği için çipile, yıldız ışık verir, o da bu suretle yol bulur.
-
گفتن پیغامبر علیه السلام مر زید را که این سر را فاش تر از این مگو و متابعت نگاه دار
- Peygamber Sallâllahu Aleyhi Vesellem’in Zeyd’e “Bunun sırrını faşetme; gözet!” demesi
-
گفت پیغمبر که اصحابی نجوم ** رهروان را شمع و شیطان را رجوم
- Peygamber “ Sahabem yıldızlar gibi yola gidenlere ışık, şeytanlara taştır” dedi.
-
هر کسی را گر بدی آن چشم و زور ** کاو گرفتی ز آفتاب چرخ نور
- Herkes uzaktan görebilseydi gökyüzündeki güneşle nurlanırdı.
-
کی ستاره حاجت استی ای ذلیل ** که بدی بر نور خورشید او دلیل
- Ve ey aşağılık kişi, güneşin nuruna delalet etmek üzere yıldıza ne lûzum kalırdı?