English    Türkçe    فارسی   

1
3666-3675

  • حکم بر دل بعد از این بی‌‌واسطه ** حق کند چون یافت دل این رابطه‌‌
  • Bundan sonra Hak, gönle vasıtasız hükmeder. Çünkü gönül bu rabıtayı buldu.
  • این سخن پایان ندارد زید کو ** تا دهم پندش که رسوایی مجو
  • Bu sözün de sonu yoktur. Zeyd nerede? Ona rüsvay olmak iyi değildir, diyeyim!
  • رجوع به حکایت زید
  • Zeyd’in hikâyesine dönüş
  • زید را اکنون نیابی کاو گریخت ** جست از صف نعال و نعل ریخت‌‌
  • Artık Zeyd’i bulamazsın, o kaçtı; kapı yanındaki son saftan fırladı, papuçlarını bile bıraktı!
  • تو که باشی زید هم خود را نیافت ** همچو اختر که بر او خورشید تافت‌‌
  • Sen kim oluyorsun? Zeyd bile, üstüne güneş vurmuş yıldız gibi kendisini kaybetti, bulamadı!
  • نی از او نقشی بیابی نی نشان ** نی کهی یابی نه راه کهکشان‌‌ 3670
  • Ondan ne bir nakış bulabilirsin, ne bir nişan... Hattâ ne de saman uğrusu yoluna gidebilmek için bir saman çöpü!
  • شد حواس و نطق با پایان ما ** محو نور دانش سلطان ما
  • Duygularımızla sonu gelmeyen sözümüz, sultanımızın bilgi nurunda mahvoldu.
  • حسها و عقلهاشان در درون ** موج در موج لدينا محضرون‌‌
  • (Bu mazhariyete erenlerin) duygularıyla akılları iç âlemde “Ledeynâ Muhdarûn” denizinde dalgalanmakta, dalga dalga üstüne, çoşup durmaktadır.
  • چون شب آمد باز وقت بار شد ** انجم پنهان شده بر کار شد
  • Fakat gece olunca gene teklif ve icazet vakti gelir; gizlenmiş yıldızlar işlerine, güçlerine koyulurlar.
  • بی‌‌هشان را وادهد حق هوشها ** حلقه حلقه حلقه‌‌ها در گوشها
  • Tanrı akılsızların akıllarını kulaklarında halka halka küpeler olduğu halde geri verir.
  • پای کوبان دست افشان در ثنا ** ناز نازان ربنا أحییتنا 3675
  • Hepsi hamdüsena ederek ayaklarını vurur, ellerini çırpar, nazlı nazlı “Rabbimiz bizi dirilttin bize hayat verdin” derler.