-
کی سیه گردد ز آتش روی خوب ** کاو نهد گلگونه از تقوی القلوب
- Yüzüne, kalplerin haramdan çekinmesinden kızıllık süren kişinin güzel yüzü, hiç ateşten kararır mı?
-
آتش افتادن در شهر به ایام عمر
- Tanrı ondan razı olsun, Ömer zamanında şehre ateş düşmesi
-
آتشی افتاد در عهد عمر ** همچو چوب خشک میخورد او حجر
- Ömer’in zamanında bir yangın oldu. Ateş, taşları bile kuru ağaç gibi yakmaktaydı.
-
در فتاد اندر بنا و خانهها ** تا زد اندر پر مرغ و لانهها
- Yapıları, evleri yakmağa, hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını bile tutuşturmağa başladı.
-
نیم شهر از شعلهها آتش گرفت ** آب میترسید از آن و میشگفت
- Alevler şehrin yarısını sardı. Su bile ondan korkmakta, şaşırmaktaydı!
-
مشکهای آب و سرکه میزدند ** بر سر آتش کسان هوشمند 3710
- Akıllı kişiler, ateşe kovalarla su ve sirke döküyorlar.
-
آتش از استیزه افزون میشدی ** میرسید او را مدد از بیحدی
- Yangın inada gelip alevini artırıyordu. Ona Tanrı yardım etmekteydi.
-
خلق آمد جانب عمر شتاب ** کاتش ما مینمیرد هیچ از آب
- Halk Ömer’e yüz tuttular, koşa koşa gidip “Yangınımız suyla sönmüyor?” dediler.
-
گفت آن آتش ز آیات خداست ** شعلهای از آتش بخل شماست
- Ömer “O yangın, Tanrı alâmetlerindendir. Sizin hasislik ateşinizden bir şûledir.
-
آب بگذارید و نان قسمت کنید ** بخل بگذارید اگر آل منید
- Suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın. Eğer bana tâbi iseniz hasisliği terk edin” dedi.
-
خلق گفتندش که در بگشودهایم ** ما سخی و اهل فتوت بودهایم 3715
- Halk, Ömer’e “ Bizim kapılarımız açık. Cömert kişileriz, mürüvvet ehliyiz, dediler.