English    Türkçe    فارسی   

1
3714-3723

  • آب بگذارید و نان قسمت کنید ** بخل بگذارید اگر آل منید
  • Suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın. Eğer bana tâbi iseniz hasisliği terk edin” dedi.
  • خلق گفتندش که در بگشوده‌‌ایم ** ما سخی و اهل فتوت بوده‌‌ایم‌‌ 3715
  • Halk, Ömer’e “ Bizim kapılarımız açık. Cömert kişileriz, mürüvvet ehliyiz, dediler.
  • گفت نان در رسم و عادت داده‌‌اید ** دست از بهر خدا نگشاده‌‌اید
  • Ömer dedi ki: “ Siz, âdet olduğu için yoksullara ekmek verdiniz, Tanrı için eli açık olmadınız.
  • بهر فخر و بهر بوش و بهر ناز ** نه از برای ترس و تقوی و نیاز
  • Öğünmek, görünmek, nazlanmak için cömertlik etmektesiniz; korkudan. Tanrı’dan çekinmeden, ona niyaz etme yüzünden değil!”
  • مال تخم است و به هر شوره منه ** تیغ را در دست هر ره زن مده‌‌
  • Mal tohumdur, her çorak yere ekmek; kılıcı her yol vurucunun eline verme!
  • اهل دین را باز دان از اهل کین ** همنشین حق بجو با او نشین‌‌
  • Din ehlini kin ehlinden ayırt et; Hakla oturanı ara, onunla otur!
  • هر کسی بر قوم خود ایثار کرد ** کاغه پندارد که او خود کار کرد 3720
  • Herkes, kendi kavmine ( meşrebine uygun kimselere) cömertlik gösterip mal, mülk verir, Nâdan kişi de bu suretle bir iş yaptım sanır.
  • خدو انداختن خصم در روی امیر المؤمنین علی علیه السلام و انداختن علی شمشیر را از دست‌‌
  • Düşmanın, Ali –Keremallahu vechehunun yüzü- ne tükermesi üzerine Emîr-ül Müminîn Ali’nin elinden kılıcı atması
  • از علی آموز اخلاص عمل ** شیر حق را دان مطهر از دغل‌‌
  • İbadetteki ihlâsı Ali’den öğren, Tanrı aslanını hilelerden arınmış bil.
  • در غزا بر پهلوانی دست یافت ** زود شمشیری بر آورد و شتافت‌‌
  • Savaşta bir yiğiti atletti, hemen kılıcını çekip üstüne saldırdı.
  • او خدو انداخت در روی علی ** افتخار هر نبی و هر ولی‌‌
  • O, her peygamberin, her velînin öğündüğü Ali’nin yüzüne tükürdü.