-
امت احمد که هستند از کرام ** تا قیامت هست باقی آن طعام
- Ahmed’in yüce ümmeti için o yemek kıyamete kadar bakidir.
-
چون ابیت عند ربی فاش شد ** یطعم و یسقی کنایت زاش شد 3740
- Peygamber’in “Rabbime misafir olurum” demesi ortalığa yayılınca, “O beni doyurur, su verir” sözü, bu mânevi yemekten kinaye oldu.
-
هیچ بیتاویل این را در پذیر ** تا در آید در گلو چون شهد و شیر
- Bunu, hiç tevil etmeden kabul et ki boğazına bal ve süt gibi lezzetli gelsin.
-
ز آن که تاویل است وا داد عطا ** چون که بیند آن حقیقت را خطا
- Çünkü tevil ihsan edilen şeyi geri vermektir. Çünkü tevilci hakikatı hata görür.
-
آن خطا دیدن ز ضعف عقل اوست ** عقل کل مغز است و عقل جزو پوست
- Halbuki bu hata görmesi, aklının zayıflığındandır. Akl-ı Küll içtir, Akl-ı Cüz’i ise deridir.
-
خویش را تاویل کن نه اخبار را ** مغز را بد گوی نی گلزار را
- Kendini tevil et, hadîsleri değil; kendi dimağına kötü de, gülbahçesine değil!
-
ای علی که جمله عقل و دیدهای ** شمه ای واگو از آن چه دیدهای 3745
- Ey baştanbaşa akıl ve göz olan Ali! Gördüğünden bir parçacık söyle.
-
تیغ حلمت جان ما را چاک کرد ** آب علمت خاک ما را پاک کرد
- Hilim kılıcın canımızı parça parça etti; ilim suyun toprağımızı arıttı.
-
باز گو دانم که این اسرار هوست ** ز آن که بیشمشیر کشتن کار اوست
- Açıver; biliyorum, bu Tanrı sırlarındandır. Çünkü kılıçsız adam öldürmek, ancak onun işidir.
-
صانع بیآلت و بیجارحه ** واهب این هدیههای رابحه
- Tanrı, aletsiz, uzuvsuz bir yapıcıdır. Artıp duran bu hediyelerin vericisi odur.