-
ز آن که تاویل است وا داد عطا ** چون که بیند آن حقیقت را خطا
- Çünkü tevil ihsan edilen şeyi geri vermektir. Çünkü tevilci hakikatı hata görür.
-
آن خطا دیدن ز ضعف عقل اوست ** عقل کل مغز است و عقل جزو پوست
- Halbuki bu hata görmesi, aklının zayıflığındandır. Akl-ı Küll içtir, Akl-ı Cüz’i ise deridir.
-
خویش را تاویل کن نه اخبار را ** مغز را بد گوی نی گلزار را
- Kendini tevil et, hadîsleri değil; kendi dimağına kötü de, gülbahçesine değil!
-
ای علی که جمله عقل و دیدهای ** شمه ای واگو از آن چه دیدهای 3745
- Ey baştanbaşa akıl ve göz olan Ali! Gördüğünden bir parçacık söyle.
-
تیغ حلمت جان ما را چاک کرد ** آب علمت خاک ما را پاک کرد
- Hilim kılıcın canımızı parça parça etti; ilim suyun toprağımızı arıttı.
-
باز گو دانم که این اسرار هوست ** ز آن که بیشمشیر کشتن کار اوست
- Açıver; biliyorum, bu Tanrı sırlarındandır. Çünkü kılıçsız adam öldürmek, ancak onun işidir.
-
صانع بیآلت و بیجارحه ** واهب این هدیههای رابحه
- Tanrı, aletsiz, uzuvsuz bir yapıcıdır. Artıp duran bu hediyelerin vericisi odur.
-
صد هزاران میچشاند هوش را ** که خبر نبود دو چشم و گوش را
- Akla yüz binlerce şarap tattırır ki onlardan ne iki gözün haberi vardır, ne kulağın!
-
باز گو ای باز عرش خوش شکار ** تا چه دیدی این زمان از کردگار 3750
- Ey arşta hoş bir surette evlanıp duran doğan! Bu anda Tanrı’dan ne gördün? Açıkça söyle.
-
چشم تو ادراک غیب آموخته ** چشمهای حاضران بر دوخته
- Senin gözün gayb idrakını öğrenmiştir. Orada bulunan başkalrının gözleriyse kapalıdır.