-
ماه بیگفتن چو باشد رهنما ** چون بگوید شد ضیا اندر ضیا
- Ay, söylemeksizin yol gösterirse, söyleyince ne yapmaz, dünyayı ışığa boğar!
-
چون تو بابی آن مدینهی علم را ** چون شعاعی آفتاب حلم را
- Madem ki sen ilim şehrine kapısın, mademki sen hilim güneşine şûlesin;
-
باز باش ای باب بر جویای باب ** تا رسد از تو قشور اندر لباب
- Ey kapı, kapı arayanlara açıl ki kabuklar içlensin (zâhir ehli, hakikate erişsin)!
-
باز باش ای باب رحمت تا ابد ** بارگاه ما له کفوا أحد 3765
- Ey rahmet kapısı, ey eşi, naziri olmayan Tanrı dergâhı, ebede kadar açık kal!”
-
هر هوا و ذرهای خود منظری است ** ناگشاده کی گود کانجا دری است
- Her istek, her zerre bir penceredir, fakat kör gönül nasıl olur da “Orada bir kapı vardır” der.
-
تا بنگشاید دری را ديدبان ** در درون هرگیز نجنبك این گمان
- Gözcü, bir kapı açmadıkça gönle, orada kapı olmak ihtimali bile gelmez.
-
چون گشاه شد دری حیران شود ** مرغ اومید و طمع پُران شود
- Fakat bir kapı açıldı mı, şaşırır. Tamah ümidinin kuşu uçup gider.
-
غافلی ناگه به ویران گنج یافت ** سوی هر ویران از آن پس میشتافت
- Akıllı bir kişi, bir viranede ansızın define buldu, onun için her viraneye koşuyor.
-
تا ز درویشی نیابی تو گهر ** کی گهر جویی ز درویشی دگر 3770
- Sen, yoklukta bir inci bulamadıysan gayri orada ne diye inci arıyorsun?
-
سالها گر ظن دود با پای خویش ** نگذرد ز اشکاف بینیهای خویش
- Zan, yıllarca kendi ayağıyla koşsa burnunun direğinden ileriye geçemez (olduğu yerde sayar, durur).