English    Türkçe    فارسی   

1
3806-3815

  • و آن چه لله می‌‌کنم تقلید نیست ** نیست تخییل و گمان جز دید نیست‌‌
  • Tanrı için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı, işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.
  • ز اجتهاد و از تحری رسته‌‌ام ** آستین بر دامن حق بسته‌‌ام‌‌
  • Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
  • گر همی‌‌پرم همی‌‌بینم مطار ** ور همی‌‌گردم همی‌‌بینم مدار
  • Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
  • ور کشم باری بدانم تا کجا ** ماهم و خورشید پیشم پیشوا
  • Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.
  • بیش از این با خلق گفتن روی نیست ** بحر را گنجایی اندر جوی نیست‌‌ 3810
  • Halka bundan fazla söylemeye imkân yok; denizin ırmağa sığması mümkün değildir.
  • پست می‌‌گویم به اندازه‌‌ی عقول ** عیب نبود این بود کار رسول‌‌
  • Akılların alacağı kadar aşağı mertebeden söylemekteyim. Bu, ayıp değil, Peygamberin işidir.
  • از غرض حرم گواهی حر شنو ** که گواهی بندگان نه ارزد دو جو
  • Garezden hürüm ben; hür olan kişinin şahadetini duy. Kul, köle olanların şahadetleri iki arpa tanesine bil değmez!
  • در شریعت مر گواهی بنده را ** نیست قدری وقت دعوی و قضا
  • Şeriatte dâva ve hükümde kulum şahitliğinin kıymeti yoktur.
  • گر هزاران بنده باشندت گواه ** بر نسنجد شرع ایشان را به کاه‌‌
  • Senin aleyhinde binlerce köle şahadet etse şeriat onların şahadetlerini bir saman çöpüne bile almaz.
  • بنده‌‌ی شهوت بتر نزدیک حق ** از غلام و بندگان مسترق‌‌ 3815
  • Şehvete kul olan, Tanrı indinde köleden, esir olmuş kullardan beterdir.