-
هیچ بغضی نیست در جانم ز تو ** ز آن که این را من نمیدانم ز تو
- Gönlümde, sana hiçbir düşmanlık yok. Çünkü bunu, ben senden bilmiyorum ki.
-
آلت حقی تو فاعل دست حق ** چون زنم بر آلت حق طعن و دق
- Sen Tanrı aletisin; yapan, Tanrı’nın eli. Hakkın aletini nasıl kınayayım, Hakkın aletine nasıl itiraz edeyim?” derim
-
گفت او پس آن قصاص از بهر چیست ** گفت هم از حق و آن سر خفی است
- O, “Öyle ise kısas niçin?” dedi. Ali cevap verdi: “ O da Hak’tan, o da gizli bir sır.
-
گر کند بر فعل خود او اعتراض ** ز اعتراض خود برویاند ریاض 3855
- Eğer Tanrı, kendi yaptığı işe itiraz ederse bu itiraz yüzünden bağlar, bahçeler yeşertir.
-
اعتراض او را رسد بر فعل خود ** ز آن که در قهر است و در لطف او احد
- Kendi yaptığı işe itiraz, ancak onun kârıdır. Çünkü kahırda da tektir, lûtufta da.
-
اندر این شهر حوادث میر اوست ** در ممالک مالک تدبیر اوست
- Bu hâdiseler şehrinde bey odur, memleketlerde tedbir onundur,
-
آلت خود را اگر او بشکند ** آن شکسته گشته را نیکو کند
- Aletini kırarsa kırılanı tekrar iyileştirebilir.”
-
رمز ننسخ آیه او ننسها ** نأت خیرا در عقب میدان مها
- Ulu kişi, “ Hiçbir âyeti değiştirmedik ki ardından daha hayırlısını getirmeyelim” remzini bil.
-
هر شریعت را که حق منسوخ کرد ** او گیا برد و عوض آورد ورد 3860
- Tanrı hangi şeriatın hükmünü kaldırdıysa âdeta otu yoldu, yerine gül bitirdi demektir.
-
شب کند منسوخ شغل روز را ** بین جمادی خرد افروز را
- Gece, gündüz meşguliyetini giderir, bitirir. Akıl ermeyen şu uykuya bak!