-
هر شبی از دام تن ارواح را ** میرهانی میکنی الواح را
- Her gece ten tuzağından ruhları kurtarmakta, tahtaları sökmektesin.
-
میرهند ارواح هر شب زین قفس ** فارغان، نه حاکم و محکوم کس
- Ruhlar, her gece bu kafesten kurtulurlar, ne kimsenin hâkimi, ne de mahkûmu olmayarak feragate ulaşırlar.
-
شب ز زندان بیخبر زندانیان ** شب ز دولت بیخبر سلطانیان 390
- Geceleyin zindandakilerin zindandan haberleri yoktur, sultana mensup davetliler, geceleyin devletten haberdar değildirler.
-
نه غم و اندیشهی سود و زیان ** نه خیال این فلان و آن فلان
- Ne gam var, ne kâr ve ne zarar düşüncesi. Ne bu filân kadının hayali, ne o filân erkeğin kuruntusu!
-
حال عارف این بود بیخواب هم ** گفت ایزد هم رقود زین مرم
- Arifin hali, uyanıkken de budur, Tanrı ”onlar uykudadırlar” dedi, bunu inkâr etme.
-
خفته از احوال دنیا روز و شب ** چون قلم در پنجهی تقلیب رب
- Onlar, gece gündüz dünya ahvalinden uykudadırlar; Rabb’in elinde evirip çevirdiği kalem gibidirler.
-
آن که او پنجه نبیند در رقم ** فعل پندارد به جنبش از قلم
- Yazı esnasında eli görmeyen kimse, kalemin hareketini, kalemden sanır.
-
شمهای زین حال عارف وانمود ** خلق را هم خواب حسی در ربود 395
- Tanrı, arifin bu halinden halka pek az bir miktarını gösterdi; halkı ise hisse mensup uyku kapladı (gaflete dalıp arifi anlamadılar).
-
رفته در صحرای بیچون جانشان ** روحشان آسوده و ابدانشان
- Onların canı: sırrına akıl almaz sahraya gitti. Ruhları da istirahatte, bedenleri de.
-
وز صفیری باز دام اندر کشی ** جمله را در داد و در داور کشی
- Sonra tekrar bir ıslıkla onları tuzağa çeker, hepsini teklif kaydine düşürürsün.