English    Türkçe    فارسی   

1
3918-3927

  • ما همه نفسی و نفسی می‌‌زنیم ** گر نخوانی ما همه اهرمنیم‌‌
  • Hepimiz “Nefsim, nefsim” deyip durmakta, hepimiz yalnız kendimizi düşünmekteyiz. Sen buna lûtufta bulunmazsan şeytanız.
  • ز آن ز اهرمن رهیدستیم ما ** که خریدی جان ما را از عمی‌‌
  • Sen bizim canımızı körlükten kurtardığından, gözümüzü açtığından dolayı Şeytandan kurtulduk.
  • تو عصا کش هر که را که زندگی است ** بی‌‌عصا و بی‌‌عصا کش کور چیست‌‌ 3920
  • Kim hayattaysa değnekçisi, yol gösteren sensin. Değneğin, değnekçisi olmadıkça kör nedir ki, ne yapabilir ki?
  • غیر تو هر چه خوش است و ناخوش است ** آدمی سوز است و عین آتش است‌‌
  • Senden gayrı hoş olsun, hoş olmasın... Her şey, insanı yakar, ateşin aynıdır.
  • هر که را آتش پناه و پشت شد ** هم مجوسی گشت و هم زردشت شد
  • Kim ateşe dayanır, ateşe arka verirse hem Mecusidir, hem Zerdüşt!
  • کل شی‌‌ء ما خلا الله باطل ** إن فضل الله غیم هاطل‌‌
  • Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır. Tanrı’nın ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur.
  • باز گشتن به حکایت امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه و مسامحت کردن او با خونی خویش‌‌
  • Ali Kerremallâhu Vechehu hikâyesine dönüş, Ali’nin katilini hoş görmesi
  • باز رو سوی علی و خونی‌‌اش ** و آن کرم با خونی و افزونی‌‌اش‌‌
  • Tekrar Ali ve katilinin hikâyesine dön; katiline fazlasıyla gösterdiği kerem ve mürüvveti anlat.
  • گفت دشمن را همی بینم به چشم ** روز و شب بر وی ندارم هیچ خشم 3925
  • Ali dedi ki: “Ben düşmanımı gözümle görmekte, gece gündüz ona bakıp durmaktayım. Böyle olduğu halde hiç kızmıyorum.
  • ز آنکه مرگم همچو من خوش آمده ست ** مرگ من در بعث چنگ اندر زده ست‌‌
  • Çünkü ölümüm, bana can gibi hoş geliyor; dirilmemle âdeta bir.
  • مرگ بی‌‌مرگی بود ما را حلال ** برگ بی‌‌برگی بود ما را نوال‌‌
  • Ölümsüzlük ölümü bize helâl olmuştur; azıksızlık azığı, bize rızk ve nimettir.