-
در رحم زادن جنین را رفتن است ** در جهان او را ز نو بشکفتن است
- Çocuğun rahimden, doğması bir göçmedir; fakatta cihanda ona yeni baştan bir hayat var.
-
چون مرا سوی اجل عشق و هواست ** نهی لا تلقوا بأيدیکم مراست 3930
- Ecele doğru meylimiz, ecele aşkımız olduğundan “Nefislerinizi elinizle tehlikeye atmayın” nehyi asıl bizedir.
-
ز آنکه نهی از دانهی شیرین بود ** تلخ را خود نهی حاجت کی شود
- Çünkü nehiy, tatlı şeyden olur, acı için nehye zaten hacet yok ki.
-
دانهای که تلخ باشد مغز و پوست ** تلخی و مکروهیاش خود نهی اوست
- Bir şeyin içi de acı olur dışı da acı olursa onun acılığı kötülüğü esasen nehiydir.
-
دانهی مردن مرا شیرین شده ست ** بل هم احیاء پی من آمده ست
- Bana da ölüm tatlıdır. “Onlar ölmemişlerdir, Rablerinin huzurunda diridirler” âyeti benim içindir.
-
اقتلونی یا ثقاتی لائما ** إن فی قتلی حیاتی دایما
- Ey inandığım, itimat ettiğim kişiler! Beni kınayın ve öldürün. Şüphe yok, benim ebedî hayatım öldürülmemdedir.
-
إن فی موتی حیاتی یا فتی ** کم أفارق موطنی حتی متی 3935
- Ey yiğit! Hayatım, mutlaka ölümdedir. Ne zamana kadar yurdumdan ayrı kalacağım?
-
فرقتی لو لم تکن فی ذا السکون ** لم یقل إنا إليه راجعون
- Bu âlemde durmaklığım, ayrılık olmasaydı (öldüğümüz zaman) “Biz, şüphe yok, Tanrı’ya dönenleriz” denmezdi.
-
راجع آن باشد که باز آید به شهر ** سوی وحدت آید از تفریق دهر
- Dönen kişi; ayrıldığı şehre tekrar gelen kişidir; zamanın ayırışından kurtulup birliğe erişendir.
-
افتادن رکابدار هر باری پیش علی کرم الله وجهه که ای امیر المؤمنین از بهر خدا مرا بکش و از این قضا برهان
- Seyisin "Emir-ül Müminîn, beni öldür ve bu kazadan kurtar” diye ayaklarına kapanması
-
باز آمد کای علی زودم بکش ** تا نبینم آن دم و وقت ترش
- Seyis tekrar gelerek “Ya Ali, beni tez öldür ki o kötü vakti, o fena zamanı görmeyeyim.