-
خفته آن باشد که او از هر خیال ** دارد اومید و کند با او مقال
- Uyumuş ona derler ki o, her hayalden ümitlenir, onunla konuşur;
-
دیو را چون حور بیند او به خواب ** پس ز شهوت ریزد او با دیو آب
- Uykuda Şeytan’ı Hûri gibi görür, sonra şehvetle Şeytan’a erlik suyu döker.
-
چون که تخم نسل را در شوره ریختا ** و به خویش آمد خیال از وی گریخت 415
- Nesil tohumunu çorağa dökünce uyanır, kendine gelir, hayalde ondan kaçar.
-
ضعف سر بیند از آن و تن پلید ** آه از آن نقش پدید ناپدید
- O rüyadan elde ettiği baş ağrısı, sersemlik beden pisliğidir. Ah, o zahirde görünen, hakikatte görünmeyen, aslı olmayan hayalden!
-
مرغ بر بالا و زیر آن سایهاش ** میدود بر خاک پران مرغوش
- Kuş havadadır, gölgesi yerde kuş gibi uçar görünür.
-
ابلهی صیاد آن سایه شود ** میدود چندان که بیمایه شود
- Ahmağın biri, o gölgeyi avlamaya kalkışır, takati kalmayıncaya kadar koşar.
-
بیخبر کان عکس آن مرغ هواست ** بیخبر که اصل آن سایه کجاست
- O gölgenin havadaki kuşun aksi olduğundan; o gölgenin aslının nerde bulunduğundan haberi yok!
-
تیر اندازد به سوی سایه او ** ترکشش خالی شود از جستجو 420
- Gölgeye doğru ok atar. Bu araştırma yüzünden okluk bomboş kalır.
-
ترکش عمرش تهی شد عمر رفت ** از دویدن در شکار سایه تفت
- Ömrünün okluğu boşaldı. Ömür gitti; gölge avı ardında koşmada yandı eridi!
-
سایهی یزدان چو باشد دایهاش ** وارهاند از خیال و سایهاش
- Bir kişinin dadısı, Tanrı gölgesi olursa onu gölgeden ve hayalden kurtarır.