-
سایهی یزدان بود بندهی خدا ** مرده او زین عالم و زندهی خدا
- Tanrı’ya kul olan, Tanrı gölgesidir. O bu âlemden ölmüş, Tanrı ile dirilmiştir.
-
دامن او گیر زودتر بیگمان ** تا رهی در دامن آخر زمان
- Fırsatı kaçırmadan ve şüphe etmeksizin onun eteğine sarıl ki ahir zamanın sonundaki fitnelerden kurtulasın.
-
کيف مد الظل نقش اولیاست ** کاو دلیل نور خورشید خداست 425
- Tanrı gölgeyi nasıl uzattı (ayeti) evliyanın nakşidir. Çünkü veli, Tanrı güneşi nurunun delilidir.
-
اندر این وادی مرو بیاین دلیل ** لا أحب الآفلین گو چون خلیل
- Bu yolda bu delil olmaksızın yürüme, Halil gibi “Ben batanları sevmem ” de!
-
رو ز سایه آفتابی را بیاب ** دامن شه شمس تبریزی بتاب
- Yürü, gölgeden bir güneş bul. Şah Şems-i Tebrîzî’nin eteğine yapış!
-
ره ندانی جانب این سور و عرس ** از ضیاء الحق حسام الدین بپرس
- Bu düğün ve gelinin bulunduğu yerin yolunu bilmezsen Hak ziyası Hüsameddin’den sor!
-
ور حسد گیرد ترا در ره گلو ** در حسد ابلیس را باشد غلو
- Haset, yolda gırtlağına sarılırsa... bil ki İblis’in tuğyanı hasettedir.
-
کاو ز آدم ننگ دارد از حسد ** با سعادت جنگ دارد از حسد 430
- Çünkü o, haset yüzünden Âdem’den arlanır... Kutlulukla haset yüzünden savaşır.
-
ای خنک آن کش حسد همراه نیست ** عقبهای زین صعبتر در راه نیست
- Yolda bundan daha güç geçit yoktur. Ne kutludur o kişi ki yoldaşı, haset değildir.
-
این جسد خانهی حسد آمد بدان ** از حسد آلوده باشد خاندان
- Bu beden, haset evi olagelmiştir. Soy sop hasetten bulaşık bir hale düşer.