-
کاو ز آدم ننگ دارد از حسد ** با سعادت جنگ دارد از حسد 430
- Çünkü o, haset yüzünden Âdem’den arlanır... Kutlulukla haset yüzünden savaşır.
-
ای خنک آن کش حسد همراه نیست ** عقبهای زین صعبتر در راه نیست
- Yolda bundan daha güç geçit yoktur. Ne kutludur o kişi ki yoldaşı, haset değildir.
-
این جسد خانهی حسد آمد بدان ** از حسد آلوده باشد خاندان
- Bu beden, haset evi olagelmiştir. Soy sop hasetten bulaşık bir hale düşer.
-
گر جسد خانهی حسد باشد و لیک ** آن جسد را پاک کرد الله نیک
- Ten haset evidir ama Tanrı, o teni tertemiz etmiş, arıtmıştır.
-
طهرا بيتي بیان پاکی است ** گنج نور است ار طلسمش خاکی است
- “Evimi temizleyin” “ayeti” beden temizliğini bildirir. Bedenin tılsımı toprağa mensupsa da hakikatte nur definesidir.
-
چون کنی بر بیجسد مکر و حسد ** ز آن حسد دل را سیاهیها رسد 435
- Sen (hakikatte) teni olmayana hile ve haset edersen o hasetten gönül kararır.
-
خاک شو مردان حق را زیر پا ** خاک بر سر کن حسد را همچو ما
- Tanrı erlerinin ayakları altına toprak ol! ,bizim gibi sen de hasedin başına toprak at!
-
بیان حسد وزیر
- Vezirin haset etmesi
-
آن وزیرک از حسد بودش نژاد ** تا به باطل گوش و بینی باد داد
- O vezirciğin yaratılışı hasettendi, onun için abes yere kulağını, burnunu yele verdi!
-
بر امید آن که از نیش حسد ** زهر او در جان مسکینان رسد
- O ümitle ki haset iğnesinden akan zehirle mahzunları tâ canlarından zehirliye.
-
هر کسی کاو از حسد بینی کند ** خویشتن بیگوش و بیبینی کند
- Hasetten burnunu koparan kişi, kendisini kulaksız ve burunsuz bırakır.