-
آن وزیرک از حسد بودش نژاد ** تا به باطل گوش و بینی باد داد
- O vezirciğin yaratılışı hasettendi, onun için abes yere kulağını, burnunu yele verdi!
-
بر امید آن که از نیش حسد ** زهر او در جان مسکینان رسد
- O ümitle ki haset iğnesinden akan zehirle mahzunları tâ canlarından zehirliye.
-
هر کسی کاو از حسد بینی کند ** خویشتن بیگوش و بیبینی کند
- Hasetten burnunu koparan kişi, kendisini kulaksız ve burunsuz bırakır.
-
بینی آن باشد که او بویی برد ** بوی او را جانب کویی برد 440
- Burun, odur ki bir koku alsın ve kokuda, koku alanı bir yüzün bulunduğu tarafa götürsün.
-
هر که بویش نیست بیبینی بود ** بوی آن بوی است کان دینی بود
- Kim koku almazsa burunsuzdur, koku da ancak din kokusudur.
-
چون که بویی برد و شکر آن نکرد ** کفر نعمت آمد و بینیش خورد
- Bir koku alıp onun şükrünü eda etmeyen kimse, küfranı nimet etmiş ve kendi burnunu mahveylemiştir.
-
شکر کن مر شاکران را بنده باش ** پیش ایشان مرده شو پاینده باش
- Hem şükret, hem şükredenlere kul ol. Onların huzurunda ölerek ebedî hayat kazan!
-
چون وزیر از ره زنی مایه مساز ** خلق را تو بر میاور از نماز
- Vezir gibi sermayeyi, yol vuruculuktan edinme. Tanrı kullarını namazdan menetme.
-
ناصح دین گشته آن کافر وزیر ** کرده او از مکر در لوزینه سیر 445
- O kâfir vezir, din nasihatçisi olarak hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı!
-
فهم کردن حاذقان نصارا مکر وزیر را
- Vezirin hilesini aklı eren Hıristiyanların anlaması
-
هر که صاحب ذوق بود از گفت او ** لذتی میدید و تلخی جفت او
- Zevk sahibi olanlar onun sözünde acılık karışmış bir tat sezdiler.