-
هر که بویش نیست بیبینی بود ** بوی آن بوی است کان دینی بود
- Kim koku almazsa burunsuzdur, koku da ancak din kokusudur.
-
چون که بویی برد و شکر آن نکرد ** کفر نعمت آمد و بینیش خورد
- Bir koku alıp onun şükrünü eda etmeyen kimse, küfranı nimet etmiş ve kendi burnunu mahveylemiştir.
-
شکر کن مر شاکران را بنده باش ** پیش ایشان مرده شو پاینده باش
- Hem şükret, hem şükredenlere kul ol. Onların huzurunda ölerek ebedî hayat kazan!
-
چون وزیر از ره زنی مایه مساز ** خلق را تو بر میاور از نماز
- Vezir gibi sermayeyi, yol vuruculuktan edinme. Tanrı kullarını namazdan menetme.
-
ناصح دین گشته آن کافر وزیر ** کرده او از مکر در لوزینه سیر 445
- O kâfir vezir, din nasihatçisi olarak hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı!
-
فهم کردن حاذقان نصارا مکر وزیر را
- Vezirin hilesini aklı eren Hıristiyanların anlaması
-
هر که صاحب ذوق بود از گفت او ** لذتی میدید و تلخی جفت او
- Zevk sahibi olanlar onun sözünde acılık karışmış bir tat sezdiler.
-
نکتهها میگفت او آمیخته ** در جلاب قند زهری ریخته
- O, garezle karışık lâtif sözler söylemekte, gül sulu şeker şerbetinin içine zehir dökmekteydi.
-
ظاهرش میگفت در ره چیست شو ** وز اثر میگفت جان را سست شو
- Sözünün dış yüzü, yolda çevik ol, diyordu. Ardından da cana, gevşek ol demekteydi.
-
ظاهر نقره گر اسپید است و نو ** دست و جامه می سیه گردد ازو
- Gümüşün dışı ak ve berraksa da el ve elbise ondan katran gibi bir hale hale gelir.
-
آتش ار چه سرخ روی است از شرر ** تو ز فعل او سیه کاری نگر 450
- Ateş, kıvılcımlarıyla kızıl çehreli görünürse de onun yaptığı işin sonundaki karanlığa bak!