-
این ده و این دو امیر و قومشان ** گشته بند آن وزیر بدنشان 460
- Bu on iki emirler kavimleri, o kötü vezire bağlanmışlardı.
-
اعتماد جمله بر گفتار او ** اقتدای جمله بر رفتار او
- Hepsi, onun sözüne itimat ediyordu, hepsi onun mesleğine uymuştu.
-
پیش او در وقت و ساعت هر امیر ** جان بدادی گر بدو گفتی بمیر
- O, öl, der demez her emir hemen o anda ölürdü.
-
تخلیط وزیر در احکام انجیل
- Vezirin İncil ahkâmını karıştırması
-
ساخت طوماری به نام هر یکی ** نقش هر طومار دیگر مسلکی
- Vezir, her emirin adına birer tomar düzdü. Her tomarın yazısı, başka bir olaydı.
-
حکمهای هر یکی نوعی دگر ** این خلاف آن ز پایان تا به سر
- Her birinin hükmü başka bir çeşittir. Bu baştan aşağıya kadar ona aykırıdır.
-
در یکی راه ریاضت را و جوع ** رکن توبه کرده و شرط رجوع 465
- Birinde riyazet ve açlık yolunu tövbenin rüknü, Tanrı’ya dönüşün şartı yapmış.
-
در یکی گفته ریاضت سود نیست ** اندر این ره مخلصی جز جود نیست
- Birinde “Riyazet faydasızdır, bu yolda cömertlikten başka kurtuluş yoktur” demişti.
-
در یکی گفته که جوع و جود تو ** شرک باشد از تو با معبود تو
- Birinde demişti ki: “Senin açlık çekişin, mal verişin mabuduna şirk koşmadır.
-
جز توکل جز که تسلیم تمام ** در غم و راحت همه مکر است و دام
- Gam ve rahat zamanında Tanrı’ya dayanmak ve tamamıyla teslim olmaktan gayri hepsi hiledir, tuzaktır.”
-
در یکی گفته که واجب خدمت است ** ور نه اندیشهی توکل تهمت است
- Öbüründe demişti ki: “Vacip olan hizmettir, yoksa tevekkül düşüncesi suçtan ibarettir.”