-
در یکی گفته که آن چهت داد حق ** بر تو شیرین کرد در ایجاد حق 480
- Başka birinde; “Hak sana ne verdiyse onu icat ederken tatlılaşmış.
-
بر تو آسان کرد و خوش آن را بگیر ** خویشتن را در میفگن در زحیر
- Kolaylaştırmıştır. Onu güzelce al; kendini zahmete sokma” demişti.
-
در یکی گفته که بگذار آن خود ** کان قبول طبع تو ردست و بد
- Birinde demişti ki: “Kendine ait olanı terk et, çünkü tabiatının kabul ettiği, merduttur, kötüdür.
-
راههای مختلف آسان شده ست ** هر یکی را ملتی چون جان شده ست
- Birbirine aykırı yollar, nefse kolaydır, herkese bir din, can olmuştur.
-
گر میسر کردن حق ره بدی ** هر جهود و گبر از او آگه بدی
- Eğer Hakk’ın din işlerini kolaylaştırması, doğru bir yol olsaydı her Yahudi ve Mecusi, Tanrı’yı duyar, anlardı” demişti.
-
در یکی گفته میسر آن بود ** که حیات دل غذای جان بود 485
- Öbüründe demişti ki: “Kolay, odur ki gönlü hayatı ve canın gıdası ola.
-
هر چه ذوق طبع باشد چون گذشت ** بر نیارد همچو شوره ریع و کشت
- Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez.
-
جز پشیمانی نباشد ریع او ** جز خسارت پیش نارد بیع او
- Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez.
-
آن میسر نبود اندر عاقبت ** نام او باشد معسر عاقبت
- O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir.
-
تو معسر از میسر باز دان ** عاقبت بنگر جمال این و آن
- Sen güçleştirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırt et; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran.”