-
عاقبت دیدن نباشد دستباف ** ور نه کی بودی ز دینها اختلاف
- Akıbet görme; elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.
-
در یکی گفته که استا هم تویی ** ز انکه استا را شناسا هم تویی
- Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin; çünkü ustayı da sen tanırsın.
-
مرد باش و سخرهی مردان مشو ** رو سر خود گیر و سر گردان مشو
- Er ol, erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.”
-
در یکی گفته که این جمله یکی است ** هر که او دو بیند احول مردکی است 495
- Bir diğerinde; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.
-
در یکی گفته که صد یک چون بود ** این کی اندیشد مگر مجنون بود
- Bir tomarda da; “Yüz, nasıl bir olur, bunu kim düşünür, meğerki deli olsun!
-
هر یکی قولی است ضد همدگر ** چون یکی باشد یکی زهر و شکر
- Bunların her biri, öbürünün zıddıdır. Gayrı zehirle şeker nice bir olur?
-
تا ز زهر و از شکر در نگذری ** کی تو از گلزار وحدت بر بری
- Zehirden de, şekerden de geçmedikçe vahdet bahçesinden nice koku alabilirsin? demişti.
-
این نمط وین نوع ده طومار و دو ** بر نوشت آن دین عیسی را عدو
- O İsa dinine düşman olan vezir bu tarz da, bu çeşitte on iki tomar yazdı.
-
بیان آن که این اختلافات در صورت روش است نه در حقیقت راه
- İhtilaf; gidiş tarzındadır, yolun hakikatinde değil
-
او ز یک رنگی عیسی بو نداشت ** وز مزاج خم عیسی خو نداشت 500
- O, İsa’nın bir renkte oluşundan koku almamıştı. O, İsa küpünün mizacından huy kapmamıştı.
-
جامهی صد رنگ از آن خم صفا ** ساده و یک رنگ گشتی چون صبا
- Yüz renkli elbise, İsa’nın saf küpünden saba rüzgârı gibi sade ve lâtif bir hale gelir, tek bir renge boyanırdı.