English    Türkçe    فارسی   

1
503-512

  • گر چه در خشکی هزاران رنگهاست ** ماهیان را با یبوست جنگهاست‌‌
  • Karada gerçi binlerce renk var, ama balıkların kurulukla cengi var!
  • کیست ماهی چیست دریا در مثل ** تا بدان ماند ملک عز و جل‌‌
  • Misal olarak söylenen balık kimdir, deniz nedir ki yüce ve ulu padişah, ona benzesin!
  • صد هزاران بحر و ماهی در وجود ** سجده آرد پیش آن اکرام و جود 505
  • Varlık âlemindeki yüz binlerce denizler ve balıklar, o ikram ve ihsan huzurunda secde ederler.
  • چند باران عطا باران شده ** تا بدان آن بحر در افشان شده‌‌
  • Nice ihsan yağmuru yağdı da deniz, inciler saçıcı bir hale geldi.
  • چند خورشید کرم افروخته ** تا که ابر و بحر جود آموخته‌‌
  • Nice kerem güneşi nur saçtı da bulut ve deniz, cömertlik öğrendi.
  • پرتو دانش زده بر آب و طین ** تا شده دانه پذیرنده‌‌ی زمین‌‌
  • Suya ve toprağa zatının ışığı vurdu da o sebeple yeryüzü, tane ve tohum kabul eder oldu.
  • خاک امین و هر چه در وی کاشتی ** بی‌‌خیانت جنس آن برداشتی‌‌
  • Toprak emindir; ona her ne ekersen ihanet görmeksizin onun cinsini toplar, devşirirsin.
  • این امانت ز آن امانت یافته ست ** کافتاب عدل بر وی تافته ست‌‌ 510
  • Toprak bu eminliği o eminlikten bulmuştur, çünkü adalet güneşi ona nur saçmıştır.
  • تا نشان حق نیارد نو بهار ** خاک سرها را نکرده آشکار
  • İlkbahar, Hak fermanı getirmedikçe, toprak sırrını nice açığa vurur?
  • آن جوادی که جمادی را بداد ** این خبرها وین امانت وین سداد
  • O, öyle bir cömert ve vericidir ki bu haberleri, bu eminliği ve bu doğruluğu bir cemada, kuru yeryüzüne vermiştir.