-
جان و دل را طاقت آن جوش نیست ** با که گویم در جهان یک گوش نیست
- Canda, gönülde o coşmaya takat yoktur. Kime söyleyeyim? Cihanda bir tek kulak yok!
-
هر کجا گوشی بد از وی چشم گشت ** هر کجا سنگی بد از وی یشم گشت 515
- Nerede bir kulak varsa; onun yüzünden, göz oldu. Nerede bir taş varsa; onun lûtfiyle yeşim taşına döndü.
-
کیمیا ساز است چه بود کیمیا ** معجزه بخش است چه بود سیمیا
- Kimyayı meydana getiren o dur, kimya ne oluyor ki? Mucize bağışlayıcıdır, simya ne oluyor ki?
-
این ثنا گفتن ز من ترک ثناست ** کین دلیل هستی و هستی خطاست
- Benim bu övüşüm, övmeyi terk etmenin ta kendisidir; çünkü bu övüş, varlık delilidir, varlık ise hatadır.
-
پیش هست او بباید نیست بود ** چیست هستی پیش او کور و کبود
- Onun varlığına karşı yok olmak gerektir: onun huzurunda varlık nedir? Manasız bir şeyden ibarettir!
-
گر نبودی کور از او بگداختی ** گرمی خورشید را بشناختی
- Varlık kör olmasaydı... Ondan erirdi, güneşin hararetini tanır, anlardı.
-
ور نبودی او کبود از تعزیت ** کی فسردی همچو یخ این ناحیت 520
- Bu zahiri vücudun Allah’ın varlığıyla var olduğunu bilmemesi körlüğüne delildir.
-
بیان خسارت وزیر در این مکر
- Vezirin bu hilede ziyana uğraması
-
همچو شه نادان و غافل بد وزیر ** پنجه میزد با قدیم ناگزیر
- Padişah gibi vezir de cahil ve gafildi. Varlığı vacip olan Kadim Tanrı ile pençeleşiyordu.
-
با چنان قادر خدایی کز عدم ** صد چو عالم هست گرداند به دم
- Öyle kudretli bir Tanrı ile pençeleşiyordu ki bir anda yoktan bu âlem gibi yüz tanesini var eder.
-
صد چو عالم در نظر پیدا کند ** چون که چشمت را به خود بینا کند
- Senin gözüne kendini görmek hassasını verince nazarında âlem gibi yüzlerce âlem meydana getirir.