-
حس خشکی دید کز خشکی بزاد ** عیسی جان پای بر دریا نهاد
- Cisim, kuruluğu (bu âlemi) gördü, çünkü kuruluktan (bu âlemden) doğdu; can İsa’sı, ayağını denize attı.
-
سیر جسم خشک بر خشکی فتاد ** سیر جان پا در دل دریا نهاد
- Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı.
-
چون که عمر اندر ره خشکی گذشت ** گاه کوه و گاه صحرا گاه دشت
- Ömür kuruluk yolunda; gâh dağ, gâh deniz, gâh ova aşarak geçip gittikten sonra...
-
آب حیوان از کجا خواهی تو یافت ** موج دریا را کجا خواهی شکافت
- Abıhayatı, nerede bulacaksın; deniz dalgalarını nerede yaracaksın?
-
موج خاکی وهم و فهم و فکر ماست ** موج آبی محو و سکر است و فناست 575
- Kara dalgası, bizim kuruntularımız, anlayışımız ve fikrimizdir. Deniz dalgası ise kendinden geçiş, sarhoşluk ve yokluktur.
-
تا در این سکری از آن سکری تو دور ** تا از این مستی از آن جامی تو دور
- Sen bu sarhoşlukta oldukça o sarhoşluktan uzaksın. Bundan sarhoş oldukça o kadehten nefret eder durursun.
-
گفتوگوی ظاهر آمد چون غبار ** مدتی خاموش خو کن هوش دار
- Zahir dedikodusu toz gibidir. Kulak gibi bir müddet dinlemeyi âdet edin!”
-
مکرر کردن مریدان که خلوت را بشکن
- Müritlerin, halveti terk et diye tekrar ısrarla yalvarışları
-
جمله گفتند ای حکیم رخنه جو ** این فریب و این جفا با ما مگو
- Hepsi dediler ki: “Ey bahane arayan hakîm bu cefayı bize reva görme!
-
چار پا را قدر طاقت بار نه ** بر ضعیفان قدر قوت کار نه
- Hayvana takati derecesinde yük yüklet. Zayıflara iktidarları nispetinde iş havale et!
-
دانهی هر مرغ اندازهی وی است ** طعمهی هر مرغ انجیری کی است 580
- Her kuşun yiyeceği lokma, kendine göredir. Nasıl olur da her kuş bir inciri (bütün olarak) yutabilir?