English    Türkçe    فارسی   

1
582-591

  • چون که دندانها بر آرد بعد از آن ** هم بخود گردد دلش جویای نان‌‌
  • Ondan sonra dişleri çıkınca kendi kendine onun içi ekmek ister.
  • مرغ پر نارسته چون پران شود ** لقمه‌‌ی هر گربه‌‌ی دران شود
  • Henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.
  • چون بر آرد پر بپرد او به خود ** بی‌‌تکلف بی‌‌صفیر نیک و بد
  • Ama kanatlanınca o kendisinden teklifsizce, iyi ve kötü ıslık olmaksızın uçar.
  • دیو را نطق تو خامش می‌‌کند ** گوش ما را گفت تو هش می‌‌کند 585
  • Senin sözün Şeytan’ı susturur, senin lütuf ve keremin, bizim kulağımıza akıl ve fehim verir.
  • گوش ما هوش است چون گویا تویی ** خشک ما بحر است چون دریا تویی‌‌
  • Söyleyen, sen olunca kulağımız, tamam akıldan ibarettir. Mademki deniz sensin, kurumuz da denizdir!
  • با تو ما را خاک بهتر از فلک ** ای سماک از تو منور تا سمک‌‌
  • Ey (sekizinci gökteki) Simak burcundan (denizin dibindeki) balığa kadar her şey, kendisinden nurlanmış olan! Seninle olunca yer, bize gökten daha iyidir.
  • بی‌‌تو ما را بر فلک تاریکی است ** با تو ای ماه این فلک باری کی است‌‌
  • Sensiz, biz göğün tâ üstünde bile karanlık içindeyiz. Ey ay! Gayrı bu felek, nedir ki seninle mukayese edilebilsin?
  • صورت رفعت بود افلاک را ** معنی رفعت روان پاک را
  • Göklerin sûreta yüksekliği var. Mana yüzünden yükseklik, temiz ruhundur.
  • صورت رفعت برای جسمهاست ** جسمها در پیش معنی اسمهاست‌‌ 590
  • Sûreta yükseklik, cisimlerindir, fakat mana huzurunda cisimler, isimlerden ibarettir.
  • جواب گفتن وزیر که خلوت را نمی‌‌شکنم
  • Vezirin “Halveti terk etmem" diye cevap vermesi
  • گفت حجتهای خود کوته کنید ** پند را در جان و در دل ره کنید
  • Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi, can ve gönülden dinleyiniz.