-
هر امیری را چنین گفت او جدا ** نیست نایب جز تو در دین خدا
- O, her emire ayrı olarak şunu söyledi: “Tanrı dininde senden başka naip yoktur!”
-
هر یکی را کرد او یک یک عزیز ** هر چه آن را گفت این را گفت نیز
- Her birini ayrı ayrı ağırladı. Ona ne söyledi ise buna da onu söyledi.
-
هر یکی را او یکی طومار داد ** هر یکی ضد دگر بود المراد
- Her birine bir tomar verdi, her tomar öbürünün zıddını ifade ediyordu.
-
جملگی طومارها بد مختلف ** چون حروف آن جمله از یا تا الف 660
- O tomarların metni “Ya” harfinden “Elif” harfine kadar olan harflerin şekilleri gibi birbirine aykırıdır.
-
حکم این طومار ضد حکم آن ** پیش از این کردیم این ضد را بیان
- Bu tomarın hükmü, öbürünün zıddıydı, bu zıt diyeti bundan önce bildirdik.
-
کشتن وزیر خویشتن را در خلوت
- Vezirin halvette kendini öldürmesi
-
بعد از آن چل روز دیگر در ببست ** خویش کشت و از وجود خود برست
- Ondan sonra daha kırk gün kapısını kapadı. Kendisini öldürüp varlığından kurtuldu.
-
چون که خلق از مرگ او آگاه شد ** بر سر گورش قیامتگاه شد
- Halk onun ölümünü haber alınca kabrinin üstü kıyamet yerine döndü.
-
خلق چندان جمع شد بر گور او ** موکنان جامه دران در شور او
- Bir hayli halk onun yası ile saçlarını yolarak, elbiselerini yırtarak mezarı üstüne yığıldı.
-
کان عدد را هم خدا داند شمرد ** از عرب وز ترک و از رومی و کرد 665
- Arap’tan, Türk’ten, Rum’dan, Kürt’ten oraya toplananların sayısını da ancak Tanrı bilir.
-
خاک او کردند بر سرهای خویش ** درد او دیدند درمان جای خویش
- Mezarın toprağını başlarına serptiler. Onun derdini yerinde ve dertlerine derman gördüler.