کان عدد را هم خدا داند شمرد ** از عرب وز ترک و از رومی و کرد665
Arap’tan, Türk’ten, Rum’dan, Kürt’ten oraya toplananların sayısını da ancak Tanrı bilir.
خاک او کردند بر سرهای خویش ** درد او دیدند درمان جای خویش
Mezarın toprağını başlarına serptiler. Onun derdini yerinde ve dertlerine derman gördüler.
آن خلایق بر سر گورش مهی ** کرده خون را از دو چشم خود رهی
Bir ay ahali, mezarı üstünde gözlerinden kanlı yaşlara yol verdiler. Onun ayrılığı derdinden padişahlar da, büyükler de, küçükler de ah u figan ediyorlardı.
طلب کردن امت عیسی علیه السلام از امرا که ولی عهد از شما کدام است
İsa Aleyhisselâm ümmetinin emirlere "İçinizde veliaht kimdir?" diye sorması
بعد ماهی خلق گفتند ای مهان ** از امیران کیست بر جایش نشان
Bir ay sonra halk dedi ki: “Ey ulular! Siz beylerden o vezirin makamına oturacak kimdir.
تا به جای او شناسیمش امام ** دست و دامن را بدست او دهیم
Ki biz o zatı, vezirin yerine imam ve mukteda tanıyalım. Elimizi de, eteğimizi de onun eline teslim edelim.
چون که شد خورشید و ما را کرد داغ ** چاره نبود بر مقامش از چراغ670
Mademki güneş battı ve bizim gönlümüzü dağladı, onun yerine çırağı yakmaktan başka çaremiz yok.
چون که شد از پیش دیده وصل یار ** نایبی باید از او مان یادگار
Sevgili, göz önünden kayboldu mu, onun visalinden mahrum kaldık mı, yerine birisinin vekil olması, birisinin bize yadigâr kalması gerekir.
چون که گل بگذشت و گلشن شد خراب ** بوی گل را از که یابیم از گلاب
Gül mevsimi geçip gülşen harap olunca gül kokusunu nereden alalım? Gül suyundan!
چون خدا اندر نیاید در عیان ** نایب حقاند این پیغمبران
Ulu Tanrı açıkça meydan da olmadığından, bu peygamberler Hakk'ın vekilleridir.
نه غلط گفتم که نایب با منوب ** گر دو پنداری قبیح آید نه خوب
Hayır, yanlış söyledim. Vekil ile vekil edeni iki sanırsan (bu) hatadır, iyi bir şey değil.