English    Türkçe    فارسی   

1
679-688

  • فرق نتوان کرد نور هر یکی ** چون به نورش روی آری بی‌‌شکی‌‌
  • Nuruna yüz çevirirsen şüphesiz ki birinin nurunu öbürlerinden ayırt etmeye imkân yoktur.
  • گر تو صد سیب و صد آبی بشمری ** صد نماند یک شود چون بفشری‌‌ 680
  • Yüz tane elma, yüz tane de ayva saysan her biri ayrı ayrıdır. Onları sıkarsan yüz kalmaz, hepsi bir olur.
  • در معانی قسمت و اعداد نیست ** در معانی تجزیه و افراد نیست‌‌
  • Manalarda taksim ve sayı yoktur, ayırma, birleştirme olamaz.
  • اتحاد یار با یاران خوش است ** پای معنی گیر صورت سرکش است‌‌
  • Dostun, dostlarla birliği hoştur. Mana ayağını tut (ona meylet), suret serkeştir.
  • صورت سرکش گدازان کن به رنج ** تا ببینی زیر او وحدت چو گنج‌‌
  • Serkeş sureti, eziyetle eritip mahveyle ki onun altında define gibi olan vahdeti göresin.
  • ور تو نگذاری عنایتهای او ** خود گدازد ای دلم مولای او
  • Eğer sen eritmezsen onun (Tanrı’nın) inayetleri, esasen onu eritir. Ey gönlüm, kulu olan Tanrı!
  • او نماید هم به دلها خویش را ** او بدوزد خرقه‌‌ی درویش را 685
  • O, hem gönüllere kendini gösterir, hem dervişin hırkasını diker.
  • منبسط بودیم و یک جوهر همه ** بی‌‌سر و بی‌‌پا بدیم آن سر همه‌‌
  • Hepimiz yayılmıştık ve bir cevherdik. Orada başsız ve ayaksızdık;
  • یک گهر بودیم همچون آفتاب ** بی‌‌گره بودیم و صافی همچو آب‌‌
  • Güneş gibi bir cevherdik, düğümsüz ve saftık, su gibi.
  • چون به صورت آمد آن نور سره ** شد عدد چون سایه‌‌های کنگره‌‌
  • O güzel ve lâtif nur surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı.