-
نور غالب ایمن از نقص و غسق ** در میان اصبعین نور حق
- Galip nur, noksandan ve karanlıktan emindir. Tanrı nurunun iki parmağı arasındadır.
-
حق فشاند آن نور را بر جانها ** مقبلان برداشته دامانها 760
- O nuru, canlara Hak saçtı. Devletliler, onunla eteklerini doldurmuşlardır.
-
و آن نثار نور را وایافته ** روی از غیر خدا بر تافته
- O nur saçısını bulan yüzünü Tanrı’nın gayrısından çevirmiştir.
-
هر که را دامان عشقی نابده ** ز آن نثار نور بیبهره شده
- Kimin aşk eteği yoksa o nur saçısından nasipsiz kalmıştır.
-
جزوها را رویها سوی کل است ** بلبلان را عشق با روی گل است
- Cüzülerin yüzü, külle doğrudur. Bülbüllerin aşkı güledir.
-
گاو را رنگ از برون و مرد را ** از درون جو رنگ سرخ و زرد را
- Öküzün rengini dışından, insanın rengini, sarı, kırmızı… her neyse içinden ara!
-
رنگهای نیک از خم صفاست ** رنگ زشتان از سیاهآبهی جفاست 765
- İyi renkler, temizlik küpünden hâsıl olur. Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir.
-
صبغة الله نام آن رنگ لطیف ** لعنة الله بوی این رنگ کثیف
- O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Tanrı boyası” dır. Bu kirli rengin kokusu ise… Tanrı lânetidir.
-
آن چه از دریا به دریا میرود ** از همانجا کامد آن جا میرود
- Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.
-
از سر که سیلهای تیز رو ** وز تن ما جان عشق آمیز رو
- Dağ başından, hızlı hızlı akan seller; bizim tenimizden de aşka karışık olarak akıp giden can, aslına gidip kavuşur!
-
آتش کردن پادشاه جهود و بت نهادن پهلوی آتش که هر که این بت را سجود کند از آتش برست
- Yahudi padişahının ateş yaktırması, ateşin yanına, kim puta secde ederse ateşten kurtuldu diye bir put diktirmesi