English    Türkçe    فارسی   

1
761-770

  • و آن نثار نور را وایافته ** روی از غیر خدا بر تافته‌‌
  • O nur saçısını bulan yüzünü Tanrı’nın gayrısından çevirmiştir.
  • هر که را دامان عشقی نابده ** ز آن نثار نور بی‌‌بهره شده‌‌
  • Kimin aşk eteği yoksa o nur saçısından nasipsiz kalmıştır.
  • جزوها را رویها سوی کل است ** بلبلان را عشق با روی گل است‌‌
  • Cüzülerin yüzü, külle doğrudur. Bülbüllerin aşkı güledir.
  • گاو را رنگ از برون و مرد را ** از درون جو رنگ سرخ و زرد را
  • Öküzün rengini dışından, insanın rengini, sarı, kırmızı… her neyse içinden ara!
  • رنگهای نیک از خم صفاست ** رنگ زشتان از سیاه‌‌آبه‌‌ی جفاست‌‌ 765
  • İyi renkler, temizlik küpünden hâsıl olur. Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir.
  • صبغة الله نام آن رنگ لطیف ** لعنة الله بوی این رنگ کثیف‌‌
  • O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Tanrı boyası” dır. Bu kirli rengin kokusu ise… Tanrı lânetidir.
  • آن چه از دریا به دریا می‌‌رود ** از همانجا کامد آن جا می‌‌رود
  • Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.
  • از سر که سیلهای تیز رو ** وز تن ما جان عشق آمیز رو
  • Dağ başından, hızlı hızlı akan seller; bizim tenimizden de aşka karışık olarak akıp giden can, aslına gidip kavuşur!
  • آتش کردن پادشاه جهود و بت نهادن پهلوی آتش که هر که این بت را سجود کند از آتش برست
  • Yahudi padişahının ateş yaktırması, ateşin yanına, kim puta secde ederse ateşten kurtuldu diye bir put diktirmesi
  • آن جهود سگ ببین چه رای کرد ** پهلوی آتش بتی بر پای کرد
  • O köpek Yahudi, bak, ne tedbirde bulundu? Ateşin yanına bir put dikti.
  • کان که این بت را سجود آرد برست ** ور نیارد در دل آتش نشست‌‌ 770
  • “Kim bu puta taparsa kurtulur. Secde etmeyen, ateşin tam ortasına oturur” dedi.